Crossfire

Biyografisi

1999 sonlarında Ankara’da kurulan Crossfire; 2000 yılı sonlarında eleman değişiklikleri yaşadı. Bu kadro ile 2002 yılı Ekim ayında “Decisions Of Hate” EP’si piyasaya sürüldü. EP’nin çıkışıyla birlikte konserlere hız verildi.

Crossfire, yer yer progressive ve bol miktarda da power unsurlar barındıran speed-thrash tarzında müziği ve Rock Station Festivalleri performansları ile dikkat çekip, olumlu tepkiler aldı. 2003 yazında Almanya, Hamburg’da düzenlenen Metal Bash Festivalinde de yurt dışı deneyimi kazanan grup, en etkili performanslarından birini sergileyerek, gelecekte işine yarayacak sağlam referanslar ile Türkiye’ye döndü. Ritim gitarın etkili ve akıcı rifflerinin, solo gitarın usta eklemeleri ile birleştirildiği başarılı ve özgün bir thrash sounduna sahip olan grup, özellikle vokal kullanımında Iced Earth, Nevermore gibi Amerikan tarzı power-thrash ile Bay Area stilini ustaca harmanlıyor. Crossfire bestelerdeki güçlü yapının yanı sıra parça sözlerinde de thrash metalin belirgin özelliklerini barındırıyor. Bu yapı demo sonrası geliştirilerek yeni bestelere yansıtıldı.

Grup, ilk albümünde yer alan “Gelibolu” parçasının anlamına uygun olarak Çanakkale Zaferi’nin 90. yılında, 18 Mart 2005’te çıkarttığı “Aggression Treaty” ile hem olumlu tepkiler ve iyi eleştiriler, hem de gerek dinleyiciden, gerekse yakın takipçilerinden takdir topladı. Albümün galası da anlamına ve çıkış tarihine uygun olarak 20 Mart 2005 tarihinde, 18 Mart Üniversitesi Rock Klübü’nün katkılarıyla Çanakkale’de gerçekleştirildi.

Bir yandan Ankara dışı performanslara ağırlık verirken, Ankara’da da kendini yalnız bırakmayan bir fan kitlesi yaratan Crossfire, ismini grubun popüler parçasından alan resmi fan klübü Nightwolves desteği ile konserlerini daha da renkli hale getiriyor. 2005 yılını da konserler ve özellikle de yaz aylarının Rock Republic, Rock The Nations, BarışaRock gibi yaz aylarının önemli festivallerine yoğunlaşarak geçiren grup, bir yandan da 2006 yılının ikinci yarısında dinleyiciye sunmayı planladıkları ikinci albümleri için hazırlıklara başladı.

Hamburg Metal Bash Festivali’ndeki başarılı performans sonrası, 2005 Ağustos’unda Alman firma Remedy Records etiketi ile rafa çıkan “The Revivalry - A Tribute To Running Wild” albümü için kendi tarzında yorumladığı “Beggars’ Night” parçasıyla da CROSSFIRE bir ayağını yurt dışına atmış oldu.

Suicide

Biyografisi

Suicide 1989 yılında gitarist Erkan Tatoğlu ve arkadaşları tarafından kuruldu. İlk olarak 1991 yılında Ankara’ da, Talip sinemasında, yaklaşık 1300 kişi dinleyicinin karşısına çıkan grupta pek çok eleman değişikliği oldu. 1994 yılında Hakan Kuşcu’ nun solo gitarist olarak gruba katılması ile Erkan vokallere geçti.

Bir yıl sonra Esad Erbil bas gitarist olarak katıldı. Grubun son hali 2003 yılında Çağlar Yürüt’ ün davula geçmesiyle oluştu. Türkiye’de 50′den fazla; özellikle Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Eskişehir, Kayseri, Mersin, Adana ve Samsun gibi illerde konserler verildi. 2000 yılında “Spiritual Mess” isimli dört parçalık bir EP, bu EP’ den oluşan parçaları da içeren bir split CD ve 2004 yılında “One of Your Neighbours” adındaki ilk albüm çıkarıldı. Albüm 15 yıllık bilgi ve birikimin ürünü ve 14 parçadan oluşuyor. Toplam 48 dakika; kritiklerde günümüzün modern soundu ile yoğurulmuş tam bir death metal klasiği olarak yorumlanmış ve özellikle yurt dışındaki medyadan büyük övgü almıştır. Pek çok TV programı, magazin ve webzine de yer alan grup ayrıca vurucu lirikleri ile tanınmaktadır.

Ülke : Türkiye
Tür : Death
Firma : Bağımsız
Resmi Sitesi: —

Elemanlar :
Gitar/Vokal: Erkan Tatoglu
Gitar: Hakan Kuscu
Bas Gitar: Esad Erbil
Bateri: Caglar Yurut

Albümler

2002 - Spiritual Mess
2004 - One Of Your Neighbours

h.i.m (His Infernal Majesty)



1995 yılının ortalarında Finlandiya’da kurulan H.I.M. (His Infernal Majesty), günümüzde gothic rock müziğini yeniden filizlendiren ekiplerin başında yer alıyor. Topluluğun kendine model aldığı gruplar ise Sisters of Mercy ve The Mission U.K.’dır.
H.I.M.’i benzerlerinden ayıran önemli bir özellik, tehditkar melodiler eşliğinde mistik aşk hikayeleri anlatmalarıdır.

“Uyuşukluğumu Johnny Cash ve Roy Orbison’la geçiştirmeye çalışıyordum” diyen şarkıcı ve söz yazarı Ville Hermani Vallo tarafından kurulan H.I.M., Brian Eno hayranı Migé Amour (bas), düzenli olarak Jimi Hendrix dinleyen Lily Lazer (gitar), Gas Lipstick (davul) ve Zoltan Pluto (keyboard)’dan oluşuyor.

Adlarını ilk duyurdukları kısa çalar “The EP 666 Ways to Love”, 1996 yılında yayınladıkları ve İskandinav müzik sektöründe iyi bir satış grafiği yakalayan ilk kayıtlarıdır. Bir yıl sonra çıkan “Greatest Love Songs, Vol. 666”, sadece topluluğun kült statüsünü sağlamlaştırmakla kalmadı, aynı zamanda onların dünya çapında bir ün elde etmeleri için ilk adım oldu. Chris Isaak’den yorumladıkları ‘Wicked Game’, büyük bir liste başarısı yakaladı. Bu albümün hemen ardından topluluk, tüm Avrupa’yı hedefleyen bir turne gerçekleştirdi. Üç yıl sonra çıkan H.I.M.’in ikinci albümü “Razorblade Romance”, yine büyük bir müzikal ve ticari başarı kazandı; ünlerine ün kattı. Daha önce White Zombie ve Nine Inch Nails ile çalışan yapımcı John Fryer, topluluğu birinci lige taşıdı. “Deep Shadows And Brilliant Highlights” 2001 yılı sonunda, bir buçuk yıllık sıkı bir çalışmanın ürünü olan 10 şarkıdan oluşan çalışmaları “Love Metal” 2003 yılı sonunda çıktı.

2004 yılına gelindiğinde ise; And Love Said No-Greatest Hits 1997-2004 adlı albümlerini çıkardılar. Albüm And Love Said No adlı yeni bir şarkıdan ve ‘97-’04 yılları arasından seçme 15 H.I.M. şarkısından oluşuyordu -ki bazı şarkılar bu albümde yeniden yorumlandı yanlış bir bilgiye sahip değilsek-. Albümdeki yeni şarkıya klip de çekildi. Sonra bir sonraki albüm için çalışmalara başlandı ve 2005 yılı Eylül ayı sonlarında Dark Light isimli albümlerini çıkardılar. Albümün ilk klip ve çıkış şarkısı olarak Rip Out The Wings Of A Butterfly seçildi. İkinci klip ise Killing Loneliness şarkısına geldi ve bu şarkıya 2 farklı klip çekildi.. Grup bu arada DVD de çıkarmıştır.benzerlerinden ayıran önemli bir özellik, tehditkar melodiler eşliğinde mistik aşk hikayeleri anlatmak.

Finntroll

Biyografisi

1997 yılının bir gecesinde 2 adam Helsinki de bir prova odasında uyuyorlardı. Biri uyandı ve klavyesiyle yöresel melodiler çalmaya başladı. Ve bunun üzerine diğer adamda uyandı ve melodilerin oldukça hoşuna gittiğini söyledi. Ve ona geleneksel Fin müziğini “humppa” stiliyle çalıp çalamayacağını sordu. (”Humppa” Polonya dansının bir türüne verilen addır) Bu müzik onlara çok anlamlı gelmeye başladı ve üzerine brutal vokalller ve gitarlar eklediler. İşte böylece Finntroll ortaya çıkmış oldu. Bu ikili gruba hemen Katlayı ve Thy Serpent, Impaled Nazarene gibi gruplarda çalan Somnium u dahil ettiler. Bir yıl sonra ilk demoları Rivfader kaydedildi. Drummachine kullanıyorlardı ama diğer yandan iki profesyonel elemanın grubun müzikal yapısına yaptığı katkının da önemini biliyorlardı. Spinefarm firmasının oldukça ilgisini çeken grup bu firma ile anlaştı.

9 şarkı içeren ilk albümleri “Midnattens Widunder” 1999 da çıktı. Albüm yükseliş gösteren Trollish Metal için yapılmış önemli bir çalışmaydı. Bir yıl sonra ikinci albümlerini kaydetmek için Walltone Stüdyolarına girdiler. Grup elemanları artık ne yapmak istediklerini iyi biliyorlardı. “Jaktens Tid” olarak isimlendirilen 2. albüm 2001 yılında piyasaya çıkarıldı. Bu albüm ile birlikte Finntroll dev bir adım atmış oldu. Aynı zamanda istedikleri soundu oturtmuşlardı. Albüm tüm dünyada harika eleştiriler alıyordu ve sayısız insan bu albüme övgüler yağdırmıştı. Özellikle Finlandiya da albümün satışlarının tırmanması hem grubu hem de firmayı çok şaşırtmıştı. Bu başarı Century Media firmasını da cezbetti ve firma bu albümü dünyanın birçok yerine sunmak için lisansını satın aldı. Birçok festivalde sahne alan grup, Wacken Open Air festivalindeki sahne performansıyla göz doldurdu. Üçüncü albümleri 11 şarkılık “Visor Om Slutet” 2003 yılında çıktı. Albüm “Jaktens Tid” kadar başarılı değildi. Hem müzik hem de vokal açısından…Bunun dışında aynı sene grup gitarist Somniumun trajik bir şekilde ölümüyle sarsıldı.

Kasım 2003 te Walltone stüdyolarına giren grup 4. albümü Nattfodd için çalışmalara başladı. Albüm 2004 ilkbaharında 5 şarkılık Trollhammaren (MCD) ile birlikte piyasaya sürüldü. Ardından grup ilk kez headline olarak Ensiferum ve The Wake ile beraber turneye çıktı.

Wilska: Vocals
Routa: Guitar
Trollhorn: Keyboards
Skrymer: Guitar
Tundra: Bass
B.Dominator: Drums

Kreator

Biyografisi

Alman gruplarından bahsedildiğinde veya thrash metal dünyasından konuşulduğunda akla ilk gelen gruplardan biri şüphesiz Kreator’dur.
İlk kadrosunu gitar ve vokalde Milan “Mille” Petrozza, bassta Rob Fioretti ve davulda Jürgen “Ventor” Reil’in oluşturduğu topluluk, “Tormentor” adıyla kurulduktan bir sene sonra yani 1984 yılında grubun ismini “Kreator” olarak değiştirdi.

İsim değişikliği sonrası grup tam gaz çalışmalarına devam etti ve 1985 yılında Noise Records tarafından piyasaya sürülen “Endless Pain” adındaki debut albümlerini piyasaya sürdüler. Albümde Essen’de yaşadıkları sorunların yanısıra korku, dehşet gibi bazı temalardan da yola çıkarak ilk albümlerini oluşturdular. Albüm thrash metal piyasasında büyük ilgi gördü, “Flag Of Hate” sloganları ve etkileyici şarkı sözleriyle Kreator özellikle Avrupa’da ismini sıkça bahsettiren bir grup haline geldi.

Aslında grup en büyük çıkışını 1986 yılında “Pleasure To Kill” albümü ile ciddi anlamda Avrupa’da ses getirir. Kreator’un Avrupa’daki hızla çoğalan fanlarına “Helloween ve Celtic Frost” ile çıktıkları Avrupa turuyla grup fan sayısını katlamıştır. Turne dönüşü, 1986 yılının sonlarına doğru “Flag of Hate” E.P sini piyasaya sürmüşlerdir.

Sene 1987′i gösterdiğinde grup “Terrible Certainty” albümünü ve “Out of the Dark, Into the Light” E.P. sini çıkartır. Grubun hızla büyüdüğünü fark eden Noise Records Kreator’a ait herşeyden faydalanma isteğindedir. Plak şirketi Kreator’un albümlerini dağıtım için Sony/Epic ile anlaşır ve Kreator Amerika’da Randy Burns (Megadeth, Nuclear Assault) prodüktörlüğünde kayda girer. Bu birlikteliğin meyvesi en çok satan ve thrash metalde bir kilometre taşı sayılan “Extreme Aggresions” albümü olur. Turne özellikle gruba dahil olan eski Sodom gitaristi Frank “Blackfire” Gosdzik’in Mille ile yaptığı gitar düelloları ile anılır. 1990 yılında grup “Coma Of Souls” albümünü yayınlar, lakin eski başarıya ulaşamaz. Bunun sebeplerine inecek olursak o yıllarda klasik heavy metal ve türevleri yerine death metal ve grunge gruplarına bırakmalarıdır.

Kreator, Tom Morris eşliğinde Tampa’da kayda girer ve o zamana kadar ki en radikal Kreator albümü olan “Renewal” 1992 senesinde Florida’da kaydedilir ve yayınlanır. Endüstriyel etkiler ve yer yer death metale göz kırpan bu albüm grubun çoğu fanı tarafından anlaşılmaz. Yoğun turnelerden yorulan grup uzun bir süre sessizliğe gömülür.

Grubun bu sessizliği bassa Christian Giesler ve bateriye Whislash grubundan tanıdığımız Joe Cangelosi alarak bozar ve kendilerini stüdyoya kapatırlar. 1995 yılında “Cause for Conflict” albümünü yayınlayan grup artık eski thrash sounduna geri dönmüş ve fanlarının gönlünü almıştır.

Mille grubu Coroner’dan tanıdığımız Tommy Vetterli ile takviye eder ve orijinal bateristleri Ventor gruba geri döner. 1997 yılında Outcast ve 1999 yılında yayınladıkları Endorama albümleri ile Kreator gothic ve endüstriyel müziğe hafifçe bir giriş yapar. Endorama albümünde gothic metal’in temel taşlarından sayılan Alman grup Lacrimosa’in vokaliyle düet yapılmıştır.

Tommy Vetterli’nin gruptan ayrılışı ile grup tekrar bir yol ayrımına girer. Vetterli’nin yeri Sami Yli-Sirnio ile doldurulur ve tekrar thrash köklerine sadık bir şekilde “Violent Revolution” ve 2000′li yılların en sağlam thrash albümü “Enemy Of God” yayınladılar.

KREATOR Kadrosu(Şuan ki):

Miland “Mille” Petrozza : Gitar, Vokal
Sami Yli-Sirniö : Gitar
Christian Giesler : Bass
Jürgen “Ventor” Reil : Davul

Eski Grup Elemanları:

Gitar:
Michael Wulf (Öldü) (1986)
Jörg “Tritze” Trzebiatowski (1986-89)
Frank “Blackfire” Gosdzik (1989-1996)
Tommy Vetterli (1996-2001)

Bass:
Roberto “Rob” Fioretti (1982-1992)
Bogusz Rutkiewicz (1988)
Andreas Herz (1992-95)

Davul:
Joe Cangelosi (1994-96)

Exhumed

Biyografisi

San Francisco’dan çıkan Amerikalı Death Metal ya da Gore Metal grubu Exhumed, Matt Harvey (gitar & vokal), Col Jones (davul), Derrel Houdashelt (gitar), Jake Giardina (vokal) ve Ben Marrs (bas gitar) olmak üzere 1991 yılında kuruldu. 90′lı yıllar boyunca birçok demo kaydeden ve üye değişiklikleri yaşayan grup 1994 yılında katılan Ross Sewage (Bas & Vokal) ve 1998 yılı başında katılan gitarist Mike Beam’dan oluşan kadrosuyla “Gore Metal” (1998) adlı ilk albümünü yayınladı. Carcass grubundan ilham alan ve bunu klasik Thrash Metal ile harmanlayan Exhumed bu albümle piyasada iyi bir iz bırakırken, ezici tonlu gitarları, değişime uğrayan törpüleyici, feryat eden vokalleri, yumruk gibi inen davullarıyla, dünya çapında Gore Metal olarak adlandırılan tarzda müzik yapıyordu.

Bu albümün çıkışından kısa süre sonra Sewage grubu bırakırken yerine Bud Burke geçmişti. 2000 yılında “Slaughtercult” adlı ikinci albümlerini yayınladılar. Albümle beraber grup 3 Amerika turnesine çıkarken, ilk adamakıllı Avrupa turlarında da Fuck the Commerce, Obscene Extreme vve Wacken Open Air gibi festivallerde gözüktüler. Daha fazla sofistike edilmiş aranjmanların ekli olduğu üçüncü albümleri “Anatomy Is Destiny” 2003 yılında piyasaya çıkmıştı. Grubun kurucu üyelerinden baterist Col Jones albüm sonrası grup ile yollarını ayırmış, 2004 yılında da grup ilk dönemlerde yaptığı kayıtlardan oluşan bir 2 Cd’lik bir toplama albüm piyasaya sürmüştü. Amerika, Kanada, Avrupa, Japonya, Avustralya ve İzlanda’yı kapsayan turlardan sonra grup kadro yapısında düzenleme yaptı. Matt Connell (davul) ve Leon DelMuerte (bas & vokal) grubun yeni üyeleriydi. Exhumed 2005 yılında “Garbage Daze Re-Regurgitated” isimli tamamen cover parçalardan oluşan dördüncü stüdyo albümünü piyasaya çıkardı. Twisted Face (Sadus), Trapped Under Ice (Metallica), Pay to Die (Master), No Quarter (Led Zeppelin), The Ghoul (Pentagram) gibi parçalar başta olmak üzere toplam 12 farklı gruba ait parçaları yeniden yorumlayan grup bu albüm ile farklı yönlerini gösterirken aynı sene yeni DVD’leri üzerinde de çalışmaya başlamıştır.

Diskografi

1992 Excreting Innards (demo)
1992 Dissecting the Caseated Omentum (demo)
1992 Goregasm (demo)
1993 Excreting Innards (EP)
1993 Cadaveric Splatter Platter (demo)
1993 Grotesque Putrefied Brains (demo)
1994 Horrific Expulsions Of Gore (demo)
1996 In The Name Of Gore (split w/ Hemdale)
1998 Gore Metal
1998 Totally Fucking Dead (split 7″ EP w/ Nyctophobic)
2000 Recordings 2000 (split 7″ EP w/ Sanitys Dawn)
2000 Slaughtercult
2003 Anatomy Is Destiny
2004 Platters Of Splatter (Toplama)
2005 Garbage Daze Re-Regurgitated (Cover Album)
Etiketler:

Death

Biyografisi

DEATH
Amerika’lı death metal grubudur.1983 yılında 16 yaşındaki gitarist/vokalist chuck schuldiner, gitarist rick rozz ve baterist barney ‘kam’ lee önderliğinde kurulmuşdr.
albümler:

1987 - scream bloody gore
1988 - leprosy
1990 - spiritual healing
1991 - human
1992 - fate - the best of death
1993 - ındividual thought patterns
1995 - symbolic
1998 - the sound of perseverance
2001 - live ın l.a. [death & raw]
2001 - live ın eindhoven
Etiketler:

Haggard

Biyografisi

1991 yılında kurulan Münih’li grup müzik hayatlarına death metal alanında başladı. İlk demoları “Introduction” 1993 yılında ve kendilerini tanıttıkları beş parçadan oluşan ilk mini-albümleri “Progressive” ise 1994 yılında çıktı.

1995 yılında müziklerine klasik öğeler katmaya başladılar. Bu yıl gruplarına keman, viyolonsel, piyano ve bir de soprano kattılar. “Once…Upon A December’s Dawn” isimli bir promo albümü çıkarttılar ve Danimarkalı grup Illdisposed ve Alman grup Disgust ile çıktıları turneyle yeni müziklerini tanıttılar.

Yeni tarzlarıyla olumlu tepkiler alan grup kadrolarına 16 müzisyen daha kattı ve müziklerini gitgide daha senfonikleştirmeye, daha klasikleştirmeye başladı.

Giderek oturan kadroları ve tarzlarıyla 1997 senesinde Serenade Records etiketli “And Thou Shalt Trust …The Seer”ı piyasaya sürdüler. Albüm iyi bir satış grafiği çizdi ve büyük beğeni topladı. Bu albüm melodik death metal ve Ortaçağ-klasik-folk müziğinin karışımıydı. Lirikler İngilizce, Almanca ve Latince’ydi. Albüm tarihe bir yolculuk gibiydi ve Michel de Notre Dame’ın (namı diğer Nostradamus’un) hayatını işliyordu.

Grup, yeni albümlerine kadar uzun bir turne dönemi yaşadı. Çoğu Almanya, Avusturya, İsviçre ve Hollanda’da geçen bu turneler grubun hayran kitlesini her geçen gün arttırdı. Grubun tek (ve hayli önemli) dezavantajı ise hayli kalabalık olan kadronun toparlanma sorunuydu. Bu yüzden konserler maalesef hep “playback” geçti.

2000’in Temmuz’ ayında grup, adından en çok söz ettiren ve en başarılı albümlerini çıkardı. Albümün adı “Awaking The Centuries”di ve tarihe yapılan yolculuk aynen devam ediliyordu bu albümde de. Tarihin gerçek olayları ve kahramanları (ve yarım kalan hikayesiyle Nostradamus) yine albüm parçalarının konusuydu. Bu albümle Haggard hayranları adeta mest oldu. Grup bundan bir yıl sonra Meksika’da kaydedilen “Awaking The Gods” (Live in Mexico) isimli bir live albüm çıkardı. Onbir parçadan oluşan albüm Haggard’ın en iyi eserlerini içeriyordu.

Haggard’ın son albümü ise, adını Galileo’nun ünlü sözü “Herşeye rağmen dünya dönüyor.” lafından alan “Eppur Si Muove”. Albüm 2004 yılında Drakkar etiketiyle çıktı ve Haggard bu albümünde de diğerlerinde olduğu gibi çizgisinden şaşmadı, kendi yaratttıkları eşsiz müziği ve havayı korudu.

Ülke : Almanya
Tür : Doom
Firma : Drakkar
Elemanlar :
Gitar/Vokal: Asis Nasseri
Vokal: Karin Bodemüller
Vokal: Thomas Rosato
Vokal: Christian
Gitar: Danny Klupp
Bas Gitar: Andi Nad
Bateri: Luz Marsen
Fransız Kornası: Peter Prysch
Bas Gitar: Georg Uttenthaler
Klavye: Hans Wolf
Arp: Kathrin Pechlof
Keman: Andrea Sterr
Keman: Michael Stapf
Keman: Steffi Hertz
Viyolonsel: Kathrin Hertz
Flüt: Christoph Zastrow
Klarnet: Robert Muller
Obua: Florian Bartl

Albümler

1997 - And Thou Shall Trust … The Seer
2000 - Awaking The Centuries
2004 - Eppur Si Muove

Samael

Biyografisi

90′ların hemen başında “Worship Him” isimli ilk albümleriyle profesyonel müzik hayatlarına başlayan Samael’in kuruluşu 3 yıl öncesine 1987′ye uzanır.. Samael, black metalin aynı yıllarda başlayan doğumunada eşlik etmiş ve günümüz metal müziğinin oluşumunda önemli isimlerden olan bir jenerasyonun temsilcisidir..
5 albüm ve bir kaç yan çalışmadan sonra, Samael kendi yaratıcı gücünü ve farklı müzik yapısını hissettirmeye başladı…Grubun çıkardığı albümlerden öne çıkan bir kaçını saymak gerekirse : “Ceremony Of Opposites” (1994), “Passage” (1996), “Eternal” (1999) albümleri diyebilizi..Tüm bu çalışmalar, uluslararası yayımlarda ve metal camisasındaki bir çok otorite tarafından ortak beğeni kazanmış çalışmalardır..

Samael dikkatleri üzerine çekmeyi başarmış ancak hala istediği yere gelememişken 2003 yılında yine profesyonellerin ve dinleyicilerin takdirini toplayan canlı performanlarından oluşan bir DVD’yi “Black Trip” ismiyle piyasaya sürmüşlerdir..

Konserlerdeki inanılmaz performansları 100′ün üzerindeki Avrupa ve Amerika -festivaller dahil- konseriyle tescilleniyor, grubun ismi artık istediği yere gelmeye başlıyordu..

Bugünlerde, yeni albümleri “Reign Of Light” (Ekim 2004) grup farklı bir boyuta taşınmıştır.Bu albüm İsviçrede, uzun süren çalışmalar sonucunda, aynı zamanda grubunda ortak arkadaşı ve yapımcı Waldemar Sorychta yardımlarıyla piyasaya sürülmüştür..

“Reign Of Light” Samael’in yaptığı en iyi işlerden biri…

Ülke : İsviçre
Tür : Black
Firma : Regain Records
Elemanlar :
Vorphalack : Vokal, Gitar
Xytras : Bateri
Christophe Mermod “Masimiseim” : Bas Gitar

Albümler

1990 - Worship Him
1992 - Blood Ritual
1994 - Ceremony of Opposites
1996 - Passage
1996 - Xytras’s Passage
1999 - Eternal
2003 - Black Trip
2004 - Reign Of Light
2006 - Era One

Skid Row

biyografisi

Skid Row, 1986 yılında Amerika’nın New Jersey kentinde bassist Rachel Bolan ve gitarist Dave “the Snake” Sabo tarafından kuruldu. Gitarda Scotti Hill, bateride Rob Affuso ve vokalde de Sebastian Bach’ın katılımı ile 1987 yılında klasik kadrolarını oturttular. Birleşik Devletler’in doğu kısmında çeşitli barlarda/kulüplerde çalarak isimlerini duyurmaya çalıştılar.

Yakın arkadaşları Jon Bon Jovi’nin de desteği ile, Dave Sabo Atlantic Records ile grup adına bir anlaşma imzalamayı başardı. 1989 yılına gelindiğinde, ilk albümleri olan “Skid Row”u piyasaya sürdüler ve “18 and Life”, “I Remember You”, “Youth Gone Wild” gibi hit şarkılar çıkararak büyük başarı elde ettiler.

Vokalist Sebastian Bach’ın heyecanı ve asi stili, grubun genel profilini oluşturmuştu ama aynı zamanda Bach’ın kişisel olarak düşüşünde de bu tarz rol oynayacaktı. Grup, neredeyse tamamen “Olay çıkarmaya meğilli” olan Bach’ın hadiseleri ile anılmaya başladı.

Grubun dinleyicileri tarafından “Şişe Kazası” olarak adlandırılan bir olayda Sebastian Bach; sahneye fırlatılan bir şişenin kendisine isabet etmesi sonrası şişeyi kalabalığa doğru fırlatmış ve kenarda duran masum bir kızı yüzünden vurmuştu. Sonrasında kalabalığın içine atlayıp şişeyi atan kişi olduğunu iddia ettiği dinleyiciyi takip etmiş ve kavga etmeye başlamışlardı. Kavganın ardından Bach tutuklandı ve bu olay, grubun 1990 yılında piyasaya sürdüğü “Oh Say Can You Scream?” adlı videoda görülebilir.

Daha sonra Bach, üzerinde bir anti-eşcinsel sloganı olan “AIDS öldürür, ****ler (zaten) ölüdür” yazan bir tişört ile fotoğraflanmıştı. İlk olarak MTV’de bununla ilgili şaka yapmış ve ardından da özür dileyip AIDS ile mücadele eden bir kuruma yardımda bulunmuştu.

Grup ise diğer yandan çalışmalarını sürdürüyordu ve 1991 yılında, ikinci albümleri “Slave to the Grind”ı çıkarttılar. Albüm, grubun Bach yüzünden medyada kötü lanse edilmesine rağmen Amerikan listelerine bir numaradan giren ilk metal albümü olacaktı. Bu sefer ilk albümde ki başarıyı daha da geliştirmişlerdi ve Pantera ile Guns N’ Roses’ında aralarında bulunduğu bir kısım ünlü grup ile dünya turnesine çıktılar. İlk albümde, daha çok o zaman revaçta olan “Hair Metal” modasını takiben bir çalışma çıkarmışlardı ama Slave to the Grind albümünde daha sert bir sound yakalayıp albüme adını veren parça ve “Mudkicker” gibi şarkılarda Thrash Metal’in sınırına yaklaşmışlardı. “Get the Fuck Out” şarkısının yerine “Beggars Day”i koyarak oluşturdukları “Temiz” versiyon ile, bu şarkıyı albümden çıkarmamış oldukları tam tersi bir versiyon olmak üzere albümü iki ayrı şekilde piyasaya sürmüşlerdi. Yakalanan tüm sükseye rağmen, albüm listelerde uzun süre kalmayı başaramadı. Dünya turnesinin ardından bir süre ara verdiler ve bu süre içerisinde bir takım kadro değişiklikleri yaşandı.

1995′te ise “Subhuman Race” ile geri döndüler; ve listelere ilk 40 içerisinden girdiler. Albümden bir kaç hit çıkmıştı; ama klipleri MTV’de pek az sayılabilecek sayıda yayınlandı. Günler geçtikçe Sebastian Bach’ın sorumsuzluğu ve aykırı davranışları ise grup arkadaşlarının canını sıkmaya başlamıştı; ve bunun sonucu olarak 1996 yılında kovuldu. Skid Row resmi olarak hiç bir zaman dağılmasa da; diğer grup elemanları kısa süreliğine “Ozone Monday” isimli bir grupta çaldılar.

1990′ların sonuna gelindiğinde tekrar aktif olarak çalışmaya yöneldiler ve vokale Johnny Solinger’ı, bateriye de Phil Varone’yi alarak işe koyuldular. Eski baterist Rob Affuso, gruba zaman ayıramayacağını belirtti ve grupta bu yüzden yer almadı; ama Bolan, Sabo ve Hill ile olan arkadaşlığı hep devam etti. Toplandıktan sonra, KISS’in “Elveda” turnesinde açılış grubu olarak sahne aldılar ve ayrıca 80′lerden Poison gibi bazı gruplar ile birlikte çaldılar. Tüm yazları turne ile geçirdiler, 2002′de “Rock Never Stops” turnesinde yer aldılar.

Uzun süredir beklenen 4. albümlerini 2003 yılında “Thickskin” adı ile piyasaya sürdüler. Albümün piyasaya sürülmesinin ardından baterist Varone gruptan ayrıldı ve yerine Dave Gara geldi.

Gruptan yapılan açıklamada, 5. albümleri üzerinde ki çalışmaların son aşamaya geldiği ve Ekim ayının sonunda piyasaya sürüleceği belirtiliyor. “Skid Row” ve “Slave to the Grind” albümlerinde çalıştıkları prodüktör Michael Waganer ile çalışan grup; albümün çıkışının ardından bir Kuzey Amerika turuna çıkacak.

Ülke : Amerika
Tür : Heavy
Firma : SPV
Elemanlar :
Vokal: Johnny Solinger
Gitar: Dave “the Snake” Sabo
Gitar: Scotti Hill
Bass: Rachel Bolan
Bateri: Dave Gara

Albümler

1989 - Skid Row
1991 - Youth Gone Wild/Delivering the Goods (Demo)
1991 - Slave to the Grind
1992 - B-Side Ourselves (EP)
1995 - Subhuman Race
1998 - Forty Seasons (Best Of)
2003 - Thickskin

Six Feet Under

biyografisi

1995’te kurulan Six Feet Under aslında Cannibal Corpse vokali Chris Barnes, Obituary gitaristi Allen West, Death’ten Terry Butler ve baterist Greg Gall’ın yan projeleri olarak ortaya çıktı. Chris’in Cannibal Corpse’da ayrılması grubun evrimini tamamlamasını hızlandırarak en iyi death metal grupları arasına girmesini sağladı. Hızlı riff kombinasyonları, korku öğeleriyle bezenmiş şarkı sözleri SFU’ı en iyi veya en korkutucu death metal grubu haline getirdi.

1998’de Massacre gitaristi Steve Swanson, Allen West’in yerine gruba katıldı. Gruba katılması bir dönüm noktasıdır. 1999 senesinde ‘Maximum Violence’ albümünün çıkmasıyla metal dünyasının gözü bir anda SUF’a döndü.. Danzig’le çıkılan tur ise ‘Maximum Violence’ albümünün ve grubun şöhretini biraz daha arttırdı..

Six Feet Under muhtemelen metal dünyasının çıkardığı en iyi gruplardan biri ve grubun dördüncü albümü ‘True Carnage’ metal müziğin göreceği en sıra dışı albüm.. Chris Barnes’ın süper vokali ve gırtlağından kustuğu öfke kesinlikle piyasaya yönelik ve bazı grupların dikkatini çekmek için değil..

‘True Carnage’ aynı zamanda ‘One Bullet Left’ şarkısında Body Count’tan Ice –T, ‘Cop Killer’da Crisis’ten Karyn Crisis’in katkılarından oluşuyor. Aynı zamanda George Romero’nun ‘Day of the Dead’indeki insan yiyen zombilerle iyi bir uyum yakalayan ‘The Day The Dead Walked’ videosu sansürsüz bir şekilde CD’de bulunuyor. Albüm kapağı ise dünyaca ünlü dövme ustası Paul Booth tarafından yapıldı..

Ülke : Amerika
Tür : Death
Firma : Metal Blade Records
Elemanlar :
Vokal: Chris Barnes
Bas Gitar: Terry Butler
Gitar: Steve Swanson
Bateri: Greg Gall

Albümler

1995 - Haunted
1997 - Warpath
1999 - Maximum Violence
2000 - Graveyard Classics
2001 - True Carnage
2002 - Double Dead Redux(Live)
2003 - Bringer Of Blood
2004 - Graveyard Classics II
2005 - 13

Obituary

Biyografisi

Xecutioner adıyla 1984 yılında müzik hayatına başlayan Obituary death metal piyasasında her zaman saygı duyulan bir grup olma ünvanını korumuştur. Florida’nın güneşli topraklarından Death, Morbid Angel, Deicide gibi gruplarla beraber çıkan grup hiper-hızlı gitar riffleri, komplike kompozisyonları ve şiddetli vokaliyle türünün tüm özelliklerine uymuş, onu daha da ilerilere taşımıştır. Ve hiç bir zaman Şeytani lirikler yazma, imajlar yaratma tuzağına düşmemiştir.

1989 yılında ilk çıkış albümleri “Slowly We Rot”u çıkararak death metal için bir miltaşı yarattılar. RoadRunner Records etiketiyle çıkan albüm sounduyla büyük bir beğeni topladı. Bir sene sonra “Cause Of Death” albümü geldi ve kadroda değişiklikler yaşandı. Allen West’in yerine eski Death grubu gitaristi James Murphy, bas gitarist Daniel Tucker’in yerineyse Frank Watkins geçti. Bu yeni kadroyla 1992’de “The End Complete” albümünü çıkardılar. Grubun tüm yeteneğini konuşturduğu bu albüm onları kısa bir sürede zirveye taşıdı. Müzik firmaları RoadRunner Records’la beraber arka arkaya albümler çıkaran grubun 1994’te hayranlarına sunduğu çalışma “World Demise” oldu. Yeni şarkılar besteleyip çıkardıkları son albümün adıysa “Back From The Dead”di. 1997 senesinde çıkan bu albümle beraber Obiturary müziğinin gücünden asla taviz vermeyeceğini bir kez daha kanıtladı.

1998 yılında “Dead” isimli bir konser albümü de çıkan grubun 2001’de bir de “Anthlology” adında bir derleme albümü bulunuyor. Şu ana dek yarım milyon albüm satan ve 500’ün üzerinde konser veren death metal ustaları 1998’de grubu bitirdiklerini açıklamış ve efsaneyi bitirmişlerdi. Ama grup üyeleri 2004’t sürpriz bir şekilde Obituary’i tekrar dirilttiklerini açıkladı hayranlarını sevince boğdu. Şimdi grubun 20 senenin ardından neler yapacağı merakla bekleniyor.

Manowar

Biyografisi

Manowar 1980′in sonunda New York Auburn de doğdu. Başlangıçta Joey DeMaio Black Sabbath için bass/pyrotech olarak çalışıyordu.
Sabbath İngiltere de New Castle City Hall’da bir gösteride çalarken Joey ManOwaR’un gerçek gitaristi Ross The Boss’la tanıştı.O sırada Ross The Boss, Sabbath destekli bir grup olan Shaking Street için çalıyordu.Her ikiside içlerindeki bu metal sevgisini paylaştıkları için ManOwaR fikrinde birleşmeleri uzun sürmedi. Daha sonra metalin en büyük sesi olan Eric Adams ve baterist Donny Hamzik’i bulduktan sonra ManOwaR ilk albümleri olan BATTLE HYMNS’ı çıkardı.Donnie’nin Manowar yaşamına ayak uyduramaması nedeniyle gruptan ayrıldı ve yerine Scott Colombus getirildi.

ManOwaR yeni bir firmayla anlaştığında kayıt kontratlarının imzasını kanla attılar( böylece bir ilke daha imza atmış oldular). İkinci albümleri INTO GLORY RIDE da göze çarpan en önemli şey bagetleri müthiş bir şekilde kullanan Scott Columbus oldu öyle ki Scott’un korkunç vuruşları karşısında standart bateriler dayanmıyor, paramparça oluyordu, bu yüzden özel yapım paslanmaz çelik baterilere ihtiyaç duydular.

Altı günde kayıtları ve miksleri hazırlandı, ManOwaR’un üçüncü albümü HAIL TO ENGLAND adını taşıyordu. Bu albüm gruba Great Britain turnesinin haberini veriyordu.Vikinglerin 878′de kuzey İngiltere yi işgalinden beri böyle büyük bir güç görülmemiştir. Dördüncü albümleri SIGN ON THE HAMMER’in desteği ile grup SPECTACLE OF MIGHT adlı turnelerinde her yeri ezip geçerken bütün Avrupa ManOwaR’ın sesini duymuştu bile. Bu olaydan sonra ManOwaR dünyanın en yüksek sesli grubu olarak Guinnes rekorlar kitabına geçti.

SIGN OF THE HAMMER’in hemen ardından grup FIGHTING THE WORLD isimli albümü piyasaya sürdü. ManOwaR bu albümlerinde bütün Avrupa da fırtınalar estirdiler. ManOwaR bu sel gibi sürüyü tatmin edebilmek için daha vahşi, daha gürültülü ve daha sert çalıyor, hayranları sahnede onlarla birlikte şarkı söylüyor hatta gitar çalmaya bile davet ediliyordu.

Grubun bir sonraki albümü KINGS OF METAL geniş hayran kitlesi tarafından grup üyelerine adanmıştı. Grup The Crown And The Ring parçasını 100 kişiden oluşan kilise korosuyla birlikte yapılan kaydı için Birmingham daki st.Paul katerdraline gitti. Bu görkemli yapıtta KINGS OF METAL daki diğer parçalarında olduğu gibi tam bir orkestranın özelliği vardı. Bu dönüm noktası olan kaydın ispatı için tam iki turne gerekti. Hayranları grubun yeni takdimi için tam 4 yıl bekledi. Bu zaman zarfı içinde ManOwaR New York ta kendi stüdyosunu kurdu, bu stüdyo ya besteci Richard Wagner’in evinden sonra Haus Wanfried adı verildi. Ordan grubun yedinci albümü THE TRIUMPH OF STEEL çıktı. Bu albümde 70 dakikalık metal gücünü duymak mümkündü. Homer’in The Illiad adlı eserinden esinlenerek yapılan Achilles Agony And Ectasy isimli şarkı tam 28 dakika sürüyordu. THE TRIUMPH OF STEEL albümü Almanya da listelere 39 numaradan giriş yaptı ve hiçbir single veya klip yayınlanmadan 8 numaraya kadar çıktı. Albüm Yunanistan da piyasaya sürüldüğünde ManOwaR hayranları yeni CD’yi ilk dinleyenler arasına girebilmek için Atinadaki en büyük müzik mağazasına hücüm ettiler.THE TRIUMPH OF STEEL albümüne talep o kadar çoktu ki aceleyle piyasaya daha fazla kayıt sürüldü. Atinadaki ilk konserlerinde grup 15.000 metal manyağına karşı çaldı.

Aradan yıllar geçti ve Manowar karşımıza 1996 yılında LOUDER THAN HELL ile çıktı.Bazıları saçları kestirip metal’den rock’a geçerken.Bazılarının solistleri gruplarından ayrılıp solo kariyer peşinde koşarken bazıları punkvari albümler çıkarırken ve ve ve bazıları metalin öldüğünden söz ederken bu müthiş albüm heavy metalin dimdik ayakta kaldığını Manowar ispatladı.Tabi metal’in bayrağını da elinde tuttuğunu ve kolay kolay bırakmayacağını da.Baştan sona muhteşem bir albüm olan LOUDER THAN HELL müthiş bir başarı yakaladı ve tüm Manowar fanlarının sevgisini kazandı.Brothers Of Metal,Return of the Warlord,Courage,The Gods Made Heavy Metal,Outlaw,The Power en çok beğenilen parçalar oldular.

Sonraki yıllar live albümlerle ve uzun dünya turneleriyle geçen yıllardı.En sonunda uzun bir aradan sonra 2002 yılında WARRIORS OF THE WORLD albümü geldi.Her Manowar albümü gibi bu da harika bir albümdü ve metalin kralları yılların onları değiştirmediklerini ve asla metalden vazgeçmiyceklerini tüm dünyaya gösterdiler.Bol slowlu ve bol hızlı olan bu albümdeki en çok sevilen parçalar ise Warriors of the World United,Call To Arms,House Of Death,Fight Until We Die,Swords In The Wind,An American Trilogy oldu.

Yıl 2005 o müjdeli ve kutlu haberi RTN Promotions yetkilileri veriyor.MANOWAR BU YAZ ISTANBUL’DA!Tüm Manowar fanları gibi bizler de konser alanı olan Yedikule zindanlarına akın ettik.Kimimiz gelemedik üzüldük kimimiz o muhteşem anları yaşadık ve unutulmayacak bir gece geçirdik.Konserle ilgili ayrıntılı bilgi Istanbul Konseri bölümündedir.

2006′nın bu günlerinde bizleri yeni single heyecanı sarmıştı ki Karl’ın bir motosiklet kazasında kolunu kırdığı ve single ve turne tarihlerinin ertelendiği yolundaki haberleri duyunca hevesimiz kırıldı ancak fanı olduğumuz grubun Manowar olduğunun bilincindeydik ve onlar bizi asla yüzüstü bırakmadılar ve bırakmıycaklardır.

Manowar sözlerinde bir çok konuyu işler, bunları kabaca sınıflandırırsak şöyle bir sonuç elde edebiliriz:

-Savaşlar/Kahramanlık:Grubun en çok işlediği konudur.Eski zamanlardaki savaşları anlatan grup, bu şarkılarıyla coşturucu bir hava yaratmaya çalışır.Günümüzdeki kitlesel savaşlara hiç değinmeyen grubun, eski zamanlardaki bireysel savaşları anlatmasının nedeni, bireyin hayata karşı verdiği mücadeleye dikkat çekilmesinin istenmesidir.
Şarkılar:Manowar, Dark Avenger, Battle Hymn, Gates of Valhalla, Hatred, March for Revenge, Blood of my Enemies, Kill with Power, Hail to England, Thor, Mountains, Sign of the Hammer, The Oath, Violence and Bloodshed, Defender, Black Wind Fire and Steel, Heart of Steel, The Crown and the Ring, Kingdom Come, Hail and Kill, Warrior’s Prayer, Achilles Agony and Ecstacy, Ride the Dragon, Spirit Horse of Cherokee, Burning, Power of thy Sword, Courage, Outlaw, King.

-Mistik Öğeler:Manowar belli bir inanca bağlı olmadan bir çok mistik öğeyi şarkılarında kullanmaktadır.
Şarkılar:Gates of Valhalla, Revelation, Each Dawn I Die, Bridge of Death, Guyana, Ride the Dragon, Demon’s Whip, Spirit Horse of Cherokee, My Spirit Lives on, Power.
Ayrıca Master of the Wind ve Kingdom Come parçalarında grup ölümü anlatmaktadır.

-Heavy Metal / Sahte Metale Karşı Mücadele:Şarkılarında Heavy Metal’ı yücelten ve sahteciliği yeren, Heavy Metal’in para kazanmak amacıyla yapılmamasını vurgulayan grup, Sahte Metale Ölüm sloganıyla sahte metale karşı savaş açmıştır.Ayrıca dinleyicilerine olan saygısını hiçbir zaman yitirmeyen grup, bazı şarkılarını dinleyicilerine adamış ve onların büyüklüğünü anlatmıştır.
Şarkılar:Metal Daze, Manowar, Secret of Steel, Gloves of Metal, Army of Immortals, Black Arrows, All Men Play on 10, Fighting the World, Blow your Speakers, Carry On, Holy War, Kings of Metal, Blood of the Kings, Metal Warriors, Brothers of Metal, The Gods Made Heavy Metal, Number One, Today is a Good Day to Die, Warriors of the World

-Motosiklet:Grup, tam dört albümünün açılış parçalarında bu konuyu işlemiştir.
Şarkılar:Death Tone, Warlord, Wheels of Fire, Return of the Warlord.

-Sex:Grup sadece üç parçasında bu konuyu işlemiştir.
Şarkılar:Animals, Pleasure Slave, Lady Marmelade.

-Toplumsal Sorunlar:İlk albümünde birkaç şarkıda bu konuya yer veren grup, diğer albümlerinde bu konuya fazla değinmemiştir.
Şarkılar:Fast Taker, Shell Shock.

Manowar’un adı ise Man Of War tamlamasından geliyor.Joey de Maio’nun bu konudaki açıklaması ise, hayatın her zaman bir savaş olduğu yönünde.Ayrıca Manowar eski bir savaş gemisi türü…

Grupta çalan elemanları bir arada göstermek gerekirse:

VOKAL Eric Adams 1980-
GİTAR Ross Friedman 1980-88
David Shankle 1989-93
Karl Logan 1994-
BAS Joey De Maio 1980-
DAVUL Karl Kennedy 1980
Donnie Hamzik 1981-82
Scott Columbus 1982-91
Rhino 1992
Scott Columbus 1992-

Albümleride şöyle sıralayabiliriz:

Battle Hymns 1982
Into Glory Ride 1983
Hail to England 1984
Sign of the Hammer 1984
Fighting the World 1987
Kings of Metal 1988
Triumph of Steel 1992
Hell of Steel 1993
Louder than Hell 1996
Hell on Wheels 1997
Anthology 1998
Hell on Stage 1999
Warriors Of The World 2002

Opeth

Biyografisi

Opeth, David Isberg tarafından 1990 yılında Stocholm’de kuruldu. Opeth ismi Wilbur Smith’in Sunbird isimli kitabından alınmıştı. Orjinal yazılışı Opet ve manası ay şehri idi. Daha sonra Mikael Åkerfeldt gruba gitarist olarak dahil oldu. Fakat grupta işler yolunda gitmiyordu ve uzun zamandır Åkerfeldt’in arkadaşları olan Anders Nordin ve Nick Döring gruba davulcu ve basçı olarak katıldılar.

İlk konserden sonra Andreas Dimeo ve Nick Döring gruptan ayrıldı. Grubun ikinci konseri için Kim Pettersson gitarist ve Johan DeFarfalla basçı olarak gruba girdi fakat bu konserden sonrada DeFarfalla gruptan ayrıldı. Grubun diğer bir konserinde basçı olarak Peter Lindgren gruba katıldı ve Pettersson gruptan ayrıldıktan sonra asıl enstrümanı olan gitara geçti.

1992 yılına gelindiğinde ise David Isberg gruptan ayrıldı ve vokalist olarak Åkerfeldt yerine geçti. Basçı olarakta Stefan Guteklint’i gruba dahil ettiler fakat grup Candlelight Records ile anlaşma imzalayınca gruptan atıldı. Orchid albümü kayıtlarında bassları daha önce gruptan ayrılmış olan Johan DeFarfalla çaldı. Albüm 1995 yılında Candlelight Records tarafından, 1997 yılında da Century Media Records tarafından Amerika’da yayınlandı.

İkinci albüm Morningrise 1996 yılında raflardaki yerini aldı. Bu albümün prodüktörlüğünü Dan Swanö yapmıştı. Grup bu albümden sonra Cradle of Filth ile ilk Avrupa turnesine çıktı. Tur sonrasında Johan DeFarfalla gruptan atıldı, Anders Nordin ise Brezilya’ya taşınması nedeniyle gruptan ayrıldı.

1998 yılında gruba davulcu olarak Amon Amarth’dan ayrılmış olan Martin Lopez dahil oldu. Basçı olarakta arkadaşı Martin Mendez gruba girdi. 3. albüm My Arms, Your Hearse lirikler açısından konsept bir albümdü. Ayrıca Martin Lopez’in jazz etkileşimli davul tarzı da kendini belli ediyordu.

Başka bir konsept albümü olan Still Life Peaceville Records tarafından 1999 yılında yayınlandı. Bir önceki albüm gibi bu albümün de prodüktörü Fredrik Nordström olmuştu. Albümde grubun müzikal olarak gelişimi açık bir şekilde ortadaydı.

Beşinci albüm Blackwater Park 2001′de Music for Nations’dan çıktı. Prodüktör koltuğunda Porcupine Tree’den tanınan Steven Wilson vardı. Albümde ayrıca gitar ve piyano çaldı, back vokal yaptı.

2002 yılında yine Steven Wilson tarafından prodüksiyonu yapılan Deliverance raflardaki yerini aldı. Deliverance, Opeth’in en sert albümü olarak değerlendirilmişti. Bazı parçalarda açık bir şekilde Morbid Angel etkileşimleri görülüyordu.

Bir yıl sonra Deliverance ile aynı zamanda kaydedilen Damnation piyasaya çıktı. Dinleyiciler bir önceki albümün aksine Åkerfeldt’in “mellow” parçalar olarak nitelendirdiği ‘70ler etkileşimli bir progresif rock albümüyle karşı karşıyaydı. Ayrıca albümde yer alan “Death Whispered a Lullaby” parçası albüm kayıtları sırasında trafik kazasında ölen Åkerfeldt’in büyün annesine ithaf edilmişti.

2004 yılında grup Deliverance ve Damnation’dan parçalar içeren canlı kayıt Lamentations’ı piyasaya DVD olarak sürdü. Ayrıca bu DVD, 2 albümün kayıdı hakkında da bir belgesel içeriyordu. Bu turne içerisinde gruba klavyeci olarak Spiritual Beggars grubundan Per Wiberg dahil oldu.

Grubun sekizinci albümü Ghost Reveries 2005 yılında piyasaya çıktı. Lopez’in panik atak hastalığı ve son zamanlarda uyuşturucu ile olan sorunları biliniyordu. 2006 yılında gruptan “kendi projelerine yoğunlaşmak” bahanesiyle ayrıldı. Yerine Martin Axenrot geçici olarak gruba dahil oldu ve daha sonra grupta sürekli eleman olarak yerini aldı.

Diskografi:

(1993 ) The Apostle In Triumph (Promo)
(1995 ) Orchid
(1996 ) Morningrise
(1998 ) My Arms, Your Hearse
(1999 ) Still Life
(2001 ) Blackwater Park
(2002 ) Deliverance
(2003 ) Damnation
(2005 ) Ghost Reveries

In Flames

Biyografisi

1990 yılında grubun kurucusu Jasper Strömblad o zaman üyesi olduğu Ceremonial Oath grubundan, Anders Fridén ile ayrılmaya karar verir. Farklı bir müzik türü yapmaya karar verip Johan Larsson ve Glenn Ljungström’ün katılımıyla In Flames’i kurarlar. İlk demolarını Wrong Again plak şirketine yollayadılar. Plak şirketinin sahibi bu demoyu oldukça beğenir ve ertesi gün telefon açar. Bunun üzerine grup kısa sürede patlayacak Lunar Strain adlı albümlerini hazırlamaya başlar.

In Flames, pek çok grupta olduğu gibi, ayrılan ve sonradan dahil olan üyelere sahiptir. Bunlardan bazıları Mikael Stanne ve Anders Jivarp (Dark Tranquillity), Anders Iwers (Tiamat), Henke Forss (Dawn) ve Daniel Erlandsson’dur (Eucharist, Arch Enemy)

Grup daha sonra Subterranean isimli ufak bir CD yayımlar. Bu ufak yayım onlar için bir dönüm noktasıdır. Bu albümle beraber dikkatleri üzerine çeken In Flames, bir Alman plak şirketi olan Nuclear Blast ile masaya oturur. Bu başarıdan kısa bir süre sonra, canlı gösteriler ve albüm yapımları için sürekli dışarıdan çağırmaktan bıktıkları Anders Fridén ve Björn Gelotte’u gruba davet ederler ve kabul görürler.

Peşinden The Jester Race ismindeki albümlerini de yayımlayıp, özellikle Avrupa ve Japonya’da büyük bir başarıya ulaşırlar. Aynı ve bir sonraki yılda olan bazı olaylar sebebiyle Johan ve Glenn önceliklerinin ne olduğunu düşünmeye başladılar ve üzücü bir şekilde, artık In Flames üyesi olmamayı seçtiler. İkisi de, Whoracle adlı albümün kaydı sırasında beklenmedik bir şekilde ayrılacaklarını duyurdular ve Björn, Jesper ve Anders’ı yarım bir grup ve albümle başbaşa bıraktılar. Neyse ki Peter Iwers ve Niklas Engelin ismindeki arkadaşları ayrılanların yerini albümün kaydının tamamlanmasına kadar doldurdular. Daha sonra bu iki kişi de grupla çalışmaktan hoşlandıklarını ve grubun bir parçası olmayı istediklerini söylediler ve derhal kabul edildiler. Birlikte Avrupa ve Japonya’da başarılı bir turneye çıktılar. Bu turnenin sonunda İsveç’e döndüklerinde Niklas bazı özel sebeplerden dolayı gruptan ayrılmak zorunda kaldı. Bu durum grubun tarihindeki en önemli dönüm noktası olarak belirtilir. Niklas’ın ayrılmasından sonra, o zamana kadar davulu kullanan ama aslen bir gitarist olan Björn’ü gitaristliğe, davula da Daniel Svensson’u getirirler.

Bu değişiklik işe yarar ve The Colony isimli albümlerini çıkarttıklarında istediklerini alırlar ve Amerika, Avrupa ve Japonya’da çıktıkları sahnelerde konser alanlarını tamamen doldururlar.

Bir kaç yıl süren başarılı turnelerinden sonra Ağustos 2000′de, yaklaşık 3 aylık bir stüdyo çalışmasından sonra The Clayman’ı çıkartırlar ve bir kaç ay içinde önceki albümlerinin satış rekorunu bile kırarlar. Dream Theater, Slipknot, Testament, Methods of Mayhem ile festivallere katıldıktan sonra ufukta bir turne daha görünüyordu. İki Amerika turnesi arasına bir de Avrupa ile Japonya turnelerini kattılar. Jester, Japonya’da en iyi şarkı yazarı olarak BURRN! ödülünü aldı. Japonya turnesine katılamayan Peter Iwers grupla tekrar İskandinavya turnesinde buluştu. Bu süre içinde Armageddon grubundan Dick Löwgren onun yerine sahne aldı. 2000 yılında yaklaşık 150 kez sahne aldıktan sonra 2001 yılında tatile çıktılar

2001 yılında Peter’ın tekrar katılmasıyla İsveç’te, dört ayrı televizyon kanalı ve radyodan canlı yayınlanan bazı gösterilerde yer aldılar. Only for the weak adlı kliplerinin yayınlanmaya başlamasıyla Avrupa’da 20.000 kişiye konser verdi. Bir sonraki yazda Wacken Open Air ve Rock Machin gösterilerinden sonra, Amerika turnesine başlamadan önce, yeni albümleri olan The Tokyo Showdown’ı çıkardılar.

Daha sonra Daniel Bergstrand ile Dug-Out stüdyolarında çalışmaya başlayıp Reroute To Remain albümünü hazırladılar. Yine bir çok turneye ve gösteriye, Slipknot, Mudvayne, Soulfly ve Slayer ile katılmaları onlara müziklerini farklı izleyicilere de göstermelerini sağladı. Kendi ülkelerinde Linkin Park’ın yerini alarak Hultsfred festivaline katıldılar.

Bu gösteriden bir sonraki gün, Metallica’nın Madrid’deki konserinde ön grup olarak çıkma teklifini aldılar ve yaklaşık 30.000 kişinin önünde ki bu onların tek seferde karşılarına çıktığı en büyük kalabalıktı, sahne aldılar. Bir sonraki albümleri olan Soundtrack to Your Escape için Danimarka’da bir ev kiralayıp bunu tamamen bir stüdyoya çevirdiler ve bu albümleri ile yine bir başarı yakalayıp sayısız konserler verdiler.

Grubun 2005 yılı sonunda tamamlanıp 2006 içersinde piyasaya sunulan Come Clarity albümleri bugüne yaptıkları en başarılı albüm olmuş ve pek çokları tarafından grubun yeniden doğuş albümü olarak nitelendirilmiştir. Çıktığı hafta içersinde tüm albüm satışları listesinde İsveç ve Finlandiya’ da bir numaradan listelere girmiştir. Bütün bu başarıların yanında önemli bir hayran kitlesi tarafından grup müzik çizgisini ve ana felsefesini daha ticari bir tarza taşıdığı için eleştirilmektedir.

Melodic Death metal türüne olan büyük etkileri kabul edilen bir gerçektir.

Carcass

Biyografisi

Hardcore ile Death Metal arasında bir cizgiye oturmus İngiliz grubu Carcass 1987 yılında kuruldu. Bas agırlıklı soundlari ile karmasanın hakim oldugu Death Metal tarzının yogun etkisi, tıp literatürünü bilen birinin bile zorlukla anlayabilecegi kadar “Medikal” sözleri ve hastalıklı çağimizin karamsar özeleştirisiyle Carcass hem Avrupa da hemde Amerika da binlerce fanatik hayrana sahip bir grup olmayı basardi.bircok Death Metal ve Hardcore grubunu etkiledi, kendisinden sonrakilerin önüne uzun bir yol açti.

Black Sabbath

Biyografisi

Gitarda Tony Iommi, basta Terry “Geezer” Butler, davulda Bill Ward ve vokalde Ozzy Osbourne tarafından 1969 yılında kurulan grup, Hard Rock ve Heavy Metal in gelişiminde rol oynayan en önemli gruplardan biri oldu. Önceleri Caz üzerinde calisan ve isimleri Earth olan grup daha sonra adını Black Sabbath olarak değiştirdi ve Rock üzerinde yogunlasti. İlk albumlerinin kapagında yer alan cadi tasviri yüzünden satanist etkiler barındırdıkları ileri sürüldü.

Anavatanlari olan İngiltere nin orta kesimlerinin kasvetli havası, ortacag efsaneleri ve teknolojik karmasa albumlerinin ana temasini olusturdu. “Paranoid”, “Black Sabbath Vol.4″, “Sabbath Bloody Sabbath”, “Sabotage”, “Heaven And Hell” gibi klasikleşen albumlerle Hard Rock ve Heavy Metalin gelişiminde çok büyük bir etki yaptı. Metallica, Motörhead, Slayer, Iron Maiden, Megadeth, King s X, Overkill gibi çok degisik tarzlarda müzik yapan bircok grubu etkiledi, hatta o kadar ki kendisinden 20 yıl sonra bile taklitleri en az onun kadar prim yaptılar. Hemen her calismasıyla adeta ders niteleginde örnekler veren Black Sabbath, Rock evrimi içindeki en önemli gruplar arasında yer almayı basardi.

Judas Priest

Biyografisi

Judas Priest 1969 yilinda Ingiltere’nin Birmingham sehrinde gitarci K.K.Downing ile yakin arkadasi basçi Ian Hill tarafindan kuruldu. Vokalde Alan Atkins ile davulda John Ellis tarafindan tamamlanan kadrosuyla ilk konserini 1971’de Essington’da veren grubun adi Atkins’in eski grubunun adiydi. 1971 sonunda Ellis’in yerine Chris Campbell geldi ve 1972 yilinin tümünü yollarda geçiren gruptan bu kez 1973 yilinda Atkins ile Campbell birlikte ayrildi.
Bu ayrilik sonrasi grubun kaderi degisecekti. Onlarin yerine Hiroshima isimli gruptan solist Rob Halford ile davulcu John Hinch geldi. Bu kadroyla küçük bir Ingiliz plak sirketi olan Gull Records ile anlasma imzaladilar ve ilk albümleri “Rocka Rolla”yi (1974) yaptilar.

Bu albümün kaydindan önce gruba ikinci gitarci olarak Glenn Tipton katilmisti. Eylül 1974’te yayinlanan albüm pek de basarili olmadi. 1975’te Hinch’in yerine gelen Alan Moore ile grup ikinci albümü “Sad Wings of Destiny”yi (1976) piyasaya sürdü. Oldukça iyi tepkiler alan albüme ragmen grubun mali durumunda bir degisiklik olmadi. Ancak albümün basarisi sonucu grup CBS Records ile anlasma imzaladi ve davulda bu kez Simon Philips’in yer aldigi “Sin After Sin”i (1974) yapti. Ancak turneye davulda Les Binks ile çiktilar ve ilk kez Amerika’yi da programlarina alarak Led Zeppelin’in ön grubu oldular. Daha sonra çikan “Stained Class” (1978), “Killing Machine” (1978), “Unleashed in the East” (1979) gibi albümlerle Judas Priest ismini giderek daha büyük kitlelere duyurdu ve basarilarina yenilerini ekledi. “Unleashed in the East”in hemen ardindan Les Binks ayrilmis, yerine ise Trapeze grubundan Dave Holland geçmisti. Yeni kadro ile 1980′de “British Steel” piyasaya çikti. 1982’de çikardigi “Sereaming for Vengeance” ile basarisinin zirvesine çikti, platin plak ödülleri kazandi ve heavy metal’in en büyük gruplarindan biri olma yolunda ilk adimlarini atti. Bu arada grup davulcu degisiklikleri yasamaya devam ediyordu. Ancak 1984 tarihli “Defenders of the Faith”le sertliginin en asiri ucunu ortaya koydu. Öte yandan daha ticari bir çizgiye oturmus olan “Turbo” (1986) o gün için yumusak ve ticari görünse de birkaç yil sonra yeniden gündeme geldi ve heavy metal içinde yer alan techno-pop kolunun çikis kaynagi oldu. Ancak 1988 yili albümleri “Ram It Down” ile sert yapisina döndü. Oldukça basarili olan albümün ardindan Dave Holland ayrildi ve yerini Scott Travis doldurdu. 1990’da yayinlanan son stüdyo albümü “Painkiller” ile grup en sert çalismasini yapti, gitarcilarinin birer virtüöz olarak sololarda ortaya koyduklari teknik gövde gösterileri, basla davulun alisilmisin ötesinde öne çikislari ve vokalin genç solistleri utandiracak yorumuyla Judas Priest, “Heavy Metal Gods” sifatini kazandiklari kariyerini zirvede noktaladi. 1992 yilinda Rob Halford, gruptan ayrildi ve gitarda Russ Parrish ve davulda Scott Travis ile birlikte Fight isimli yeni bir grup kurarak yoluna devam etme karari aldi. 1997 yilinda grup yeni solisti Tim Owens ile “Jugulator” isimli albümü yayinladi. Ayni yilin sonunda Glenn Tipton, ilk solo albümü “Paint It Black”i yayinladi. Halford ise Two isimli yeni grubu ile “Voyeur” isimli albümü çikardi. Judas Priest ise “Genocide” isimli albümle 2000 yilinda yeni çikisini yapti.
Otuz yildir müzik yapan ve ilk çalismalari yumusak olan Judas Priest, giderek daha sert bir çizgiye kaydi; bu açidan kariyerine sert baslayan, ama zaman içinde yumusayan gruplarin aksine giderek sertlesen neredeyse tek grup oldu. Yaptigi çalismalarin hemen hemen hepsiyle heavy metal’in gelisiminde etkili bir rol oynadi. “Unleashed in the East” ve “British Steel” albümleri ile platin plak kazandilar, “Screaming for Vengeance” ve “Turbo” albümleri 1 milyondan fazla satti, bu uzun yolda “Sin After Sin” ile “Priest Live!” hariç tüm çalismalari gruba altin plak getirdi. Kariyerlerinin ilerleyen dönemlerinde heavy metal tanrilari olarak “kutsandilar”; 20 yilin sonunda kariyerlerini noktaladiklarinda heavy metal’in en büyük grubu olmuslardi.

Gorgoroth

Biyografisi

af black metalden yani eski tarz, geleneksel black metalden bahsetmek için önce bir on yıl geriye, Norveç’te yeni bir anlayışın yükselmeye başladığı zamanlara gitmek gerekir. Burzum, Darkthrone, Mayhem ve Immortal gibi grupların, black metal efsaneleri Venom, Celtic Frost ve Bathory gibi isimlerden etkilenip, çıkardıkları ilk albümleriyle black metale yeni bir tarz getirmeye başladıkları zamandı. Aynı zamanlarda adını Tolkien’den alan eşsiz, sert ve agresif bir grup olan Gorgoroth kuruldu.

Aynen “Yüzüklerin Efendisi”nde olduğu gibi Gorgoroth da karanlık ve lanetli denilen cephede yer alıyordu. Grup, kurulduğu 1992’den beri asla inancından kaybetmeden, bildiği yolda ilerledi.. Altıncı albümleri “Twilight of the Idols” ile Gorgoroth neden Norveç black metaline bağlı olduğunu ve her albümde standartları nasıl yükselttiğinin kanıtıydı. Grup her zaman ticari olmaktan uzak, underground camiasıyla bağlarını sıkı tutarak ve en başta kendilerine dürüst olarak yollarına devam ediyor.. Karanlığı hissedin..

1994’te ilk albümleri “Pentagram”ı çıkaran Gorgoroth bu yeni black metal hareketinin öncülerinden oldu. İkinci albüm “Antichrist”, Frost(Satyricon)’un da bateriye geçmesiyle oldukça başarılı oldu.. Albüm oldukça güçlü bir etki yarattı v grup Cradle of Filth, Dissection ve Satyricon gibi gruplarla tur fırsatları yakaladı.. Saflarına kattıkları başka bir bateristle Gorgoroth, “Under The Sign Of Hell”i kaydetti ve ilk defa ana grup olduğu bir Avrupa turuna çıktı.. Nuclear Blast albümden oldukça etkilendi ve Gorgoroth’u bünyesine kattı.. Bu birlikteliğin ilk ürünü “Destroyer” oldu. Bu sefer grubun vokalistliğini Gaahl üstlenirken grup, kalitesini bir kat daha arttırıyordu.. Cradle of Filth ile çıkılan ayrı bir tur albümü takip etti.. 2000 yılına gelindiğinde grup, Sunlight Studios’ta ‘Incipit Satan’ albümünü kaydetti ve Gorgoroth tarihinde yeni bir sayfa açılmış oldu fakat grup içindeki hayvanı hala yaşatıyordu..

“Incipit Satan”ın çıktıktan üç sene sonra grup yeni albüm için stüdyoya girdi.. Gitarist Tormentor’un gruptan ayrılmasının ardından grup yoluna 4 kişi devam etmeye, yeni gitaristi ise konserler sırasında kadrosuna almaya karar verdi. “Twilight of the Idols”, Gorgoroth’un kariyerindeki en karanlık albüm oldu. Sonuç olarak; geleneksel Norveç Black Metali, hala bu işi en iyi bilenler ve en iyi yapanlar tarafından sergileniyor!

Albümler

1994 - Pentagram
1996 - Antichrist
1997 - Under The Sign Of Hell
1998 - Destroyer
2000 - Incipit Satan
2003 - Twilight Of Idols
2005 - Unter Den Flugeln Von Satan
2006- Ad Majorem Sathanas Gloriam

Mayhem

Biyografisi

Mayhem 1983’te kuruldu.. Gitarda Euronymous, bas gitarda Necrobutcher ve bateride Manheim.. Gruplarının adı bir Venom şarkısı olan “Mayhem with Mercy” den alındı.. İlk demoları “Pure Fucking Armageddon” çıkaran gruba daha sonra Messiah solist olarak katıldı fakat çok kalmadı.. Daha sonra gruba Maniac dahiloldu ve ikinci demo “Deathcrush”ı çıkardılar. Manheim ve Maniac gruptan ayrılırken Vomit grubundan iki eleman; bateriye Torben, vokale ise Kittil geldi fakat bunlar da geldikleri gibi gittiler..

Yaz aylarında gruba Dead katıldı ve bir iki hafta sonra da Hellhammer.. Grup, CBR derleme albümü için Freezing Moon ve Carnage’ı kaydetti.. Nisan ayında Dead intihar etti ve ardından Necrobutcher gruptan ayrıldı.. Bas gitarist ve vokalist olarak Occultus gruba dahil olsa da kısa bir süre sonra o da ayrıldı.. “De Mysteriis Dom Sathanas”ın kaydı tamamlanmıştı ve vokali Attila Csihar üstlenirken bas gitarda Count Grishnackh (Varg Vikernes) vardı. Çıkardıkları “Live In Leipzig” albümünü Dead’e adadılar. Euronymous, Count Grishnackh tarafından öldürüldü.. [ Bu olay hakkında türlü rivayet var tabi (normanbates)] Mayhem dağılmadı ve “De Mysteriis Dom Sathanas” nihayet çıktı ve Euronymous’a adandı.. 1995’te Mayhem kadrosu yenilendi ve baterist Hellhammer, vokalist Maniac, bas gitarist Necrobutcher ve yeni gitarist Blasphemer yollarına devam ettiler. “Freezing Moon”, “Out From The Dark”, “Wolfs Lair Abyss” albümlerini çıkardılar.. İngiltere turnesi sürecinde gruba, ritim gitarist olarak Nordgaren katıldı.. “Ancient Skin/Necrolust” single’ı çıkarken Nordgaren grup çalışmaları için kaldı ve daha sonra Mayhem’den ayrılarak İngiltere’ye yerleşti. “Mediolanum Capta Est” albümü ve Zyklon-B ile yaptıkları Split albümünden sonra “Grand Declaration of War” albümlünü yaptılar… Grup daha sonra çıkardıkları albümlerde klasik death/black’ten modern, yüksek tempolu Black Metal’e doğru kaydı ve son albümleri “Chimera” da trance ve drum’n bass etkisinde bir albüm oldu..

AC/DC

Biyografisi

AC/DC görkemli müziğiyle olduğu kadar konserleriyle de büyük bir gruptur. Daha başlangıçta konserleri gerçek birer şov halini almıştı. Özellikle Angus’un sahnedeki çılgın hareketleri, bir zaman sonra grubun vazgeçilmez eğlencelerinin başında yer almaya başlamıştı. Onun sahnedeki çılgın hareketlerine daima yenileri eklenerek grup bugünlere geldi.

AC/DC gitarist Malcolm Young’un grubu (Amerika’dakiyle hiç bir ilgisi olmayan) The Velvet Underground dağıldıktan sonra, 1973’te Avustralya’da kuruldu. Küçük kardeşi Angus’u da eğitip yanına lead gitarist olarak aldıktan sonra grup Sidney çevresinde küçük tur ve konserler vermeye başladı. Ablası Angus’a sahnede okul kıyafetlerini giymesini önerdiğinde o sadece 15 yaşındaydı; ki bu görüntü zamanla grubun “olmazsa olmazlarından” oldu. Henüz Sidney’deyken “Can I Sit NextTo You” isimli singleları, Easybeats’in eski üyesi ağabeyleri George Young ve bir kaç arkadaşının yardımıyla çıktı.

Ertesi sene grup, davulcu Phil Rudd ve basçı Mark Evans’ın da gruba katılmasıyla Melbourne’a yerleşti. Vokalist Dave Evans sahneye çıkmayı reddettiğinde, az rastlanan bir olayla, grubun şoförü Bon Scott vokalist oldu.

Scott daha önceleri Avusturyalı pop gruplarından Fraternity ve Valentines’te de davulcuydu. Ama onun grubun başarısındaki asıl payı, halka grubu vahşiler gibi tanıtması oldu. Başı polisle sık sık derde giren Scott sayesinde grup Avustralya’da büyük tepkiler almaya başladı. Müzik yaşamları boyunca, haylaz bir eğlence duygusuyla karışık, vahşi akımları desteklediler.

Grup Avustralya’da, ’74 ve ’75 yıllarında iki albüm piyasaya çıkardı: High Voltage ve TNT. Bu iki albümdeki şarkılarla High Voltage albümünün ’76’da çıkan Amerika ve İngiltere sürümlerini oluşturuldu, grup ayrıca bu iki ülkede turnelere çıktı. “Dirty Deeds Done Dirt Cheap” yıl sonunda çıktı. 1977’nin başında Evans grubu terkederken yerini Cliff Williams aldı. Aynı yılın sonbaharında, AC/DC, onları ilk defa Amerikan listelerine girmelerini sağlayan “Let There Be Rock” albümünü çıkardı.

1978 ilkbaharında çıkan “Powerage”, grubun hayranlarının iyice artmasının sağladı- bunun oluşmasında izleyicileri tek kelimeyle coşturan konser gösterilerinin de en az albüm kadar katkısı oldu. Aynı yıl, bu konser görüntüleri “If You Wany Blood, You’ve Got It” adıyla satışa sunuldu. Ama grubu asıl üne kavuşturan, ertesi sene gelen ve satışı ilk kez milyonu aşarak Amerika’da 17.liğe, İngiltere’de ise sekizinciliğe yükselen “Highway to Hell” oldu.

AC/DC’nin bu hızlı çıkışı 20 Şubat 1980’de Bon Scott’un, resmi raporlara göre ölümüne alkol alarak hayata veda etmesiyle darbe aldı. Mart ayında Scott’un yerine Brian Johnson geldi. Bir ay sonra grup, dağılmadıklarını müjdeleyen, sadece Amerika’da 10 milyondan fazla satan en büyük çalışmaları, Back in Blackalbümünü doldurdu. AC/DC, sonraki yıllarda, Amerikan listelerinde ilk sıralara yerleşen “For Those About to Rock We Salute You” ile dünyanın en geniş rock toplulukları arasında yer aldı. 1982’de Rudd da gruptan ayrıldı, onun yerini bir başka İngiliz Simon Wright aldı.

1983’teki “Flick of the Switch”in ardından, topluluğun maddi dayanakları bozulmaya başladı ancak bu kötü gidişatı 1990’larda, müzik dünyasında çok büyük ses getiren “Thunderstruck” parçasının da içinde bulunduğu “The Razor’s Edge” ile tersine çevirmeyi başardılar. Bu yıllarda ’70 ve ’80’lerdeki kadar başarılı olamamalarına rağmen, bir kuşağın kılavuz grubu olduklarını göstermişlerdir. 1995 sonbaharında onaltıncı albümleri “Ballbreaker” çıktı. Rick Rubin tarafından çıkarılan bu albüm AC/DC’nin müzik hayatındaki belki de en olumlu eleştirileri aldı. Bu albüm Amerikan listelerine 4. sıradan girdi ve ilk altı ay içinde bir milyonu aşkın sattı.

Grup ilk günkü yaklaşımlarını koruyarak kökü rock’n’roll, hard rock ve yer yer blues’a dayanan müziğini yapmayı sürdürüyor; ısrarla. Başlangıçta iki İskoçyalı ve üç Avustralyalı dan oluşan grupta bugün Avustralyalılar yerine üç İngiliz var. AC/DC’nin bugünlere gelmesinde kuşkusuz Angus ve Malcolm Young kardeşlerin ve beklenmedik bir şekilde gruba katılan Bon Scott’un büyük payları var.

Angus Young

Tam adı Angus McKinnon olan Young, 31 Mart 1959’da Glasgow’da dünyaya geldi. Daha 4 yaşındayken, kalabalık ailesi Sidney, Avustralya’ya yerleşti. Gitardan önce Banjo’yla ilgilenmeye başladı. Ağabey’i Malcolm ile birlikte Muddy Waters, B.B. King ve Howlin’ Wolf’un eski Blues parçalarını yorumladılar. İki kardeş çok düzensiz öğrenciler olduklarından derslerinden çok, büyük ağabeyleri George’un getirdiği plaklarla ilgileniyorlardı. Rollin Stones, Yardbirds ve Easybeats onların yapacağı müziği oldukça etkilemiştir.

AC/DC kurulduktan sonra Angus’un sahnedeki hareketleri grubun en önemli görsel çekiciliği olur çıkar. Çok geçmeden, bu konserleri birer şova dönüştürecek etmenlerden biri olan Angus’un sahne kıyafeti yerleşir. Angus bundan sonra okul kıyafetleriyle sahne alacaktır: okul üniforması, sırt çantası ve kısa pantalon.

Sahneye çıkınca herşeyi unutup, kendini deli gibi harcamasından yola çıkarak onun özel yaşamı hakkında çıkarsamalar yapımak yanlış olur. Grubun diğer üyelerinin aksine, Angus sade bir müzik adamıdır: sigara kullanmaz, alkol almaz, sadece çay ve koka-kola… Başlangıçtan itibaren Gibson SG’sine sadık kalmıştır. Her türlü akor sorunlarından kaçınmak için iki tanesini değişmeli olarak kullanır. Gene Simmons onun hakkında şöyle diyor: “AC/DC yi sahnede ilk defa 1976’da gördüm. Öfkeden deliye dönmüş gibi çırpınıp duran Angus’u seyrederken, kendi kendime şöyle dedim: Bu çocuk müziğine gerçekten inanan bir yıldız.”

Angus’un beğendiklerine gelince… Tercih ettiği gitaristler Muddy Waters, B.B. King, Johnny Winter, Stevie Ray Vaughan ve Jeff Healey gibileri. Yani kendilerini moda akımına kaptırmadan daima aynı müziği yapan gitaristler. Sevdiği AC/DC parçaları ise “Let There Be Rock”, “Back in Black”, “Highway to Hell” ve “T.N.T”.

Malcolm Young

Korkunç çocuk, Glasgow’da doğar. Ailesiyle göç ettikleri Avustralya’da kardesi Angus gibi çok zor bir öğrencilik dönemi geçirir. Okula daha çok eğlendirici kavgalar etmeye giden Malcolm’a (aynen kendisinin de küçük kardeşi Angus’a yapacağı gibi) ilk gitar sevgisini ağabeyi George aşılar ve ona ilerleme cesareti verir. İçine blues ve caz (ama özellikle Louis Armstrong) sevgisi işler.

AC/DC’nin ilk konserlerinden itibaren grubun ritim gitaristliğini üstlenir. Grubun tarzının oluşmasında, gitarıyla zamanla Rolling Stones’un Keith Richards’ınki kadar çok meşhur ve taklit edilecek olan çok kişisel ve ağır melodileri çıkaran Malcolm’un büyük payı vardır.

Angus’la birlikte grubun bestecisi ve ateşleyicisi olan Malcolm, eski bir Gretsch Firebird ile kalın tellerle donanmış bir Gretsch White Falcon kullanıyor.

Bu tehlikeli adam aynı zamanda bulunduğu her yere neşe saçan sonsuz bir neşe kaynağı. Açık saçık ifadeleri de oturaklı ritmleri kadar efsaneleşen Malcolm, Angus’un aksine ciddi bir alkol bağımlısı. Bu yüzden 1988’deki “Blow Up Your Video” turnesinin ABD ayağına katılmayı reddeder. Amacı kendini toparlamak ve sonunun Bon Scott gibi olmasını önlemektir.

AC/DC’nin en çok “Let There Be Rock” parçasını seviyor. Grubunu Led Zeppelin ve The Who’dan bu yana son 15 yılın en büyük heavy-rock grubu olarak görüyor.

Bon Scott

Ronald Belford Scott 9 Temmuz 1946’da Young kardeşler gibi İskoçya’da doğdu. O da 1950’lerde Avustralya’ya göç etti. Okula bir türlü ısınamaması, onun hayatı sokakta aramasına ve yaşamını sürdürmek için çok sayıda işte çalışmak zorunda kalmasına sebep oldu. Efsanevi boğuk sesini içlerinde onu asıl üne kavuşturan The Valentines ve Fratenity’nin de bulunduğu çeşitli topluluklarda dinletti.

Sidney Hapisanesi’nin demir parmaklıkları arkasında, uyuşturucu kullandığı gerekçesiyle zor bir dönem geçirdi. Hapisten çıktıktan sonra bir gemi şantiyesinde çalışmaya başladı. 1974’te yolları Young Kardeşler ile kesişti. Müzisyenleri konser alanına taşıyan kamyon şoförü olarak… Bon’un sesi ve kötü çocuk görüntüsünden etkilenen Young Kardeşler onu kendi şarkılarını söylerken dinlemek isterdiler. Böylece Bon, Dave Evans’ın yerini aldı.

Bu renkli kişi her şeyi olduğu gibi yani argoyla söyler. Angus diyor ki: “Bon’a rastladığımda, İngilizce konuşmuyordu, ama cümleleri gümbür gümbür ’fuck’larla doldurarak daha çekici hale getiriyordu.” O günden itibaren Bon, AC/DC’nin en büyük ilahilerini yazmaya başlar: “She’s Got the Balls”, “T.N.T”, “Highway to Hell”, “Let There Be Rock”… Bu birinci sınıf şarkıcı, onu cehenneme götürecek en büyük sözünü, “Seks, Uyuşturucu ve Rock’n’Roll”u izleyerek sağlığını delice harcayacaktır.

Onun ölümü grup için büyük bir kayıp olur. Angus, “Sanki ailemizden birini kaybettik” derken, Bernie Bonvoisin ise, “Rock büyük bir şarkıcıyı kaybetti. Biz ise bir dostu” der. Bon AC/DC ile 7 albüm yaptı. Bir rock yıldızı olan bir sokak çocuğunun yaşama duyduğu öfkeyi dile getiren 7 isyan çığlığı…

AC/DC’deki basit ve doğrudan dinleyiciye hitap eden hard-rock işin özüne dayandığı için herkesi büyülemeye devam ediyor. Grubun genel görünüşünde ise belirgin bir müzikal tutum göze çarpıyor: AC/DC müziği, doğrudan, ara nağmesiz, moda olan akımlara duyarsız ve özellikle de taviz vermezdir. Böylesine uzun bir kariyerden ve sayısız başarılardan sonra, doğallıklarını koruyarak böyle bir büyüyü yaymayı başaran gruplar nadirdir.

Anathema

Liverpool merkezinde kuruldu. “Heavy doom”dan “death”e kayan bir tarza sahiptiler. 1990 yılında “An Iliad of Woes” adlı demoyu kaydettiler. 1991 yılında grubun adı Anathema (tanrının, İncil’in laneti) olarak değişti.

Bolt Thrower, Paradise Lost konserlerinde alt grup olarak çalarak kendilerine ait bir kitle oluşturmaya başladılar. Verilen konserler sayesinde Avrupa’da yavaş yavaş tanınmaya başlayan grup, birkaç aylık konser ve stüdyo çalışmasından sonra stüdyoya girerek “All Faith Is Lost”un kayıtlarına başladı. 1991 Temmuzunda çıkan demoya tepkiler çok iyiydi ve onlara ilk 7″ anlaşmasını sağladı. “They Die” albümü, İsviçreli Witchunt Kayıt Şirketi tarafından piyasaya sunuldu ve ilk baskı hemen tükendi.

Bu başarının ardından Peaceville Kayıt Şirketi, grupla ilgilenmeye başladı. “Lovelorn Rhapsody” isimli şarkıları, Academystüdyosunda Peaceville’in yapacağı bir toplama albüm (Peaceville Vol.4) için kaydedildi. Bunun üzerine şirket, Anathema ile bir anlaşma imzaladı.

1992 Kasımında “The Crestfallen”’ın çıkışı ile grubun 4 albümlük anlaşması başlamış oldu. “Crestfallen”, Academy stüdyolarında Hammy adlı bir prodüktör tarafından kaydedilmişti. Cannibal Corpse’un alt grubu olarak çıktıkları İngiltere turnesi, Anathema’nın iyi bir sahne grubu olduğunu göstermişti.

“Serenades” albümü de, Hammy yapımı olarak Academy stüdyolarında kaydedildi ve 93 Kasımında yayınlandı. Bu çalışma, piyasada büyük bir yankı uyandırdı ve bir çok olumlu tepkiyi beraberinde getirdi. Anathema, Kerrang Indie listelerine 2 numaradan girdi ve metal hammerda ayın albümü seçildi. “Sweet Tears” klibi, Mtv’de birçok kez yayınlandı ve albüm çalışması, ayın albümü adayları arasında yer buldu. İngiltere turnesini Avrupa’da bazı festival performansları izledi. Mtv Headbangers Ball’un Peaceville Kayıt Şirketi için hazırlanan bir bölümünde, At The Gates ve My Dying Bride ile birlikte çaldılar.

At The Gates ile çıktıkları turne, Anathema’nın, İngiltere’nin gelecekteki en güçlü rock gruplarından biri olacağı görüşünü ortaya koydu. 1994’ün Ocak ayında biten turnenin ardından Academy stüdyolarında “Pentecost III”ü kaydettiler. Bu albüm, onların melodik ’dark metal’de gerçek bir güç olmalarını sağladı.

Grup, “The Silent Enigma”yı kaydedinceye kadar Avrupa’da sürekli konserler verdi ve Noise Mathers, Headbangers Ball ve Brezilya Mtv’sinde kendisine yer buldu. “Silent Enigma”, vokalist Darren White olmadan yapılan ilk albümdü. Gruptan ayrılan White’ın yerini gitarist Vincent aldı. Black Sabbath ve Pink Floyd’un kuzey doom (Paradise Lost ve My Dying Bride) tarzına uyumu “The Silent Enigma”yı doğurdu. Bu albüm, orkestral düzenlemeleri ile heavy metale değişik bir boyut kazandırdı. Anathema, Cathedral ve Paradise Lost ileturneye çıktıktan sonra 23 Ekim’de “The Silent Enigma”yı piyasaya sundu.

Grup, fazla vakit kaybetmeden Fon stüdyolarına girdi. Sheffield’daki bu stüdyoda 2 gün kaldılar ve memnun kalmadıkları için the Windings Stüdyosu’na geçtiler. Bir çiftlik içinde bulunan bu stüdyoda Tony Platt ile başlanan kayıtlar “Eternity” albümünü oluşturdu. Bayan vokalleri Michelle Dominion yaptı.

Albüm sonrası çıkılan uzun turnenin ardından 1998’de grubun kuruluşundan beri davulları çalan John Douglas ayrıldı ve yerine Soulstice davulcusu Shaun Steele geldi. Konserde session klavyeci olarak görev yapan Les de, Cradle of Filth’e transfer oldu. Yerine My Dying Bride kemancısı Martin Powell geldi. Aynı yıl “Alternative 4″ piyasaya çıktı. Albümün sunuluşundan sonra basçı ve melankolik söz yazarı Duncan Peterson gruptan ayrıldı ve yerine Anathema ve My Dying Bride’ın albüm kapaklarını çizen Dave Pybus geldi.

Bu albümün ardından grubun Peaceville ile olan anlaşması bitti, peşlerinden koşan onca firmaya rağmen onlar Peaceville’in bir üst etiketi MFN ile anlaşarak herkesi şaşırttılar. Bu arda davulcu Shaun Steele gruptan ayrılarak yerini eski davulcu John Douglas’a bıraktı.

Yeni oluşan kadroyla grup, 99’da en karanlık albümlerinden olan “Judgement”ı çıkartarak müthiş bir başarı yakaladı. Çalışma, 20 ayrı dergide ayın albümü olarak gösterildi. Topluluğa Tiamat, Tristania, Moonspell gibi gruplarla turneye çıkma şansı verildi.

“Judgement” albümü Kit Woolven prodüktörlüğünde, Ventimiglia’da (İtalya) bulunan Damage Inc. stüdyolarında 3 ayda kaydedildi. (Grup elemanları kayıtlar sırasında uyuşturucu kullandıkları gerekçesiyle bir nezarette geçirdiler.) Albümün İngiltere dışında kaydedilmesinin sebebi, bu ülkedeki stüdyoların çok pahalı olması ve grup elemanlarının yalnız kalmak istemeleriydi.

“Eternity” albümünün turlarında grubun kalvyelerini çalan Les Smith’in 2001 yılı başında gruba katılmasıyla 2001 yazında Chapel’daki (İngiltere) Windings Stüdyoları’nda “A Fine Day Exit” kaydedilmeye başlandı. 1 Ocak’ta sunulan albümün yapımcılığını Nick Griffith yaptı.

Albüm kayıtlarının ardından Temmuz ayında Dave Pybus gruptan ayrıldı ve George Roberts gruba basçı olarak dahil oldu.

Ancient

Ancient, 1992’de vokalist Aphazel’in solo projesi olarak Norveç’te başladı. Aphazel, tarzını atmosferik ve dark black metal olarak belirledi ve kadroya vokalist ve davulcu Grimm dahil etti. Grup, 93 ve 94’te çıkardığı iki demo “Eerily Howling Winds” ve “Det Glemte Riket” ile kısa sürede underground black metal piyasasında iyi bir yer edindi. Topluluğun potansiyelinin farkına varan Listenable Records / Osmose, Ancient’ın ilk albümü olan “Svartalvheim”i çıkarttı. Büyük ilgi gören ve önemli bir satış rakamına ulaşan çalışma, bugün black metal klasikleri arasında yer alıyor.

Bir yıl sonra mini albüm “Trolltaar” geldi. Bu, Grimm in Ancient’la birlikte son gerçekleştirdiği son projeydi. Daha sonra müzikal kariyerini başka alanlarda sürdürdü. Aphazel zaman kaybetmeden Amerika’ya taşındı ve gruba vokalist olarak Grand Belial‘s Key ve Thokk gruplarında gösterdiği performansla dikkat çeken Lord Kaiaphas’ı dahil etti. 1996’da grup, Metal Blade Records’la geniş kapsamlı bir kontrat imzaladı, Kimberly Goss Kjetil’in de katılımıyla “The Cainian Chronicle”isimli albümü piyasaya sundu. Bu başarılı çalışmayı Avrupa turnesi ve “Lilith’s Embrace” adlı video takip etti.

Sonraki yıl gitarist ve klavyeci Jesus Christ ve bayan vokal Ericte’nin de gruba dahil olmasıyla “Mad Grandiose Bloodfiends” albümünü çıkarttılar. 98’de büyük bir dünya turnesi geldi. Amerika’da yaşamaktan sıkılan Aphazel, Deadly Kristin’le tanıştıktan sonra İtalya’ya geri dönme kararı aldı. Bir yıl sonra da yeni davulcu Krigse ve Jesus Christ’la birlikte “The Halls Of Eternity” albümünü kaydettiler. Bu albümle grup ilk zamanlarındaki gibi daha sert ve gitar ağırlıklı tarza dönüş yaptı. “The Halls of Eternity”nin ardından Dhilorz basa geçti ve kısa sürede gruba uyum sağladı.

Daha sonra İskandinavya turu geldi ve sonrasında Krigse hem kişisel sorunlarından hem de müzikal farklılıklardan dolayı gruptan ayrılarak yerini İtalya sahnesinden tecrübeli davulcu Grom’a bıraktı. Ancient, yeni elemanları Dhilorz ve Grom’la çıktığı 2000 Wacken Festivali’nde mükemmel bir performans gösterdi. Yeni albümleri için materyaller hazırlamaya hemen başlayıp 2000’in Eylül ayından Nisan’a kadar Grom’un kişisel stüdyosunda yeni şarkılar üzerinde çalıştılar. Bu çalışmaların ardından Haziran 2000’de mini albüm “God Loves The Dead” piyasaya sürüldü. Abümde bazı yeniden düzenlemeler ve cover çalışmalar ile “Trolltaar”ın yeni kaydı yayınlandı. Daha sonra bazı Avrupa turneleri geldi ve yeni albümü tamamlamak için bir kez daha stüdyoya girdiler.

Ancient, King Diamond dan Andy La Rocque’nin stüdyosu Los Angered Recording’de mixer olan Jocab Hansen’le çalışmaya başladı. Bu çalışmalar sonucu gelen yeni albüm, Ancient’in o ana kadarki en iyi performaslarından biriydi. Ayrıca eski işlere oranla yapımda da çok daha başarılıydılar. Ve sonuç herkesi memnun bırakacak derecede iyi oldu. Ancient en son “Proxima Centauri” adında bir albüm çıkardı. Grup, eski çalışmalarına göre daha agresif bir yapıya sahip olan bu albümün tanıtımını da çeşitli turnelerle gerçekleştirdi.

Apocalyptica

Finlandiya’daki Sibelius Akademisi’nin çello bölümü öğrencileri olan Eicca Toppinen, Max Lilja, Paavo Lotjonen ve Antero Mannien’den oluşan ve müziğiyle, klasik müzik ve heavy metal arasındaki sınırın sanılanın aksine çok ince olduğunu düşündüren Apocalyptica grubu, dört gencin, yakın çevrelerine çaldıkları Metallica yorumlarıyla müzik çalışmalarına başladı. Esin kaynaklarının ünlü Rus klasik müzik bestecisi Dmitri Shostakovich olduğunu her fırsatta dile getiren grup elemanları, bu çalışmalarını mezuniyet törenlerinde sergilediklerinde ise tam anlamıyla kıyamet kopmuştu. Grup, Metallica parçalarını ezbere bilen seyircilerin de eşliğiyle öyle başarılı bir performans sergiledi ki, büyük plak şirketlerinden biriyle anlaşma başarısını gösterdiklerinde bu olayın üzerinden henüz bir hafta bile geçmemişti.

Metallica’nın “Enter Sandman”, “The Unforgiven”, “Wherever I May Roam”, “Master of Puppets”, “Harvester of Sorrow” gibi parçalarını dört çelloyla yorumladıkları ilk albümleri “Plays Metallica By Four Cellos”, 1996 yılında piyasaya çıkarak tüm dünyada 250.000 adetlik satışla metal müzik dinleyicilerinin yanı sıra klasik müzik severlerin de arşivlerinde yer almayı başardı. Çellolarını amfiye bağlayarak oldukça ilginç ve bir o kadar da üstün işler yaratan grup üyeleri, bu albümle Metallica’dan da övgü almayı başardılar.

Mtv Avrupa ve Amerika haber bültenlerinde yer almaya başlayan Apocalyptica, Sex Pistols, Sepultura ve Bad Religion gibi gruplarla aynı sahneyi paylaştı. Daha sonra Metallica’nın alt grubu olarak sahne alan topluluk geniş kitlelerin beğenisini kazandı. İlgi öylesine büyüktü ki, diğer birçok Metallica konseri öncesinde Apocalyptica eserleri, dinleyenlere banttan sunulmaya başlandı.

Grup 1997 yılında, ülkemizdeki dinleyenleriyle buluşmak üzere Cemal Reşit Rey 2. Uluslararası Gençlik Festivali kapsamında sahneye çıkmış ve inanılmaz bir ilgiyle karşılaşmıştı.

Topluluğun; Sepultura, Pantera, Metallica, Faith No More yorumlarının yanısıra, içerisinde grup üyelerinden Eicca Toppinen’in bestelerinin de bulunduğu bir albümle hayranlarının karşısına çıktılar. Bu çalışma, Apocalyptica’nın sadece diğer grupların eserlerini yorumlarken değil, özgün çalışmalarıyla da ne kadar başarılı olabileceklerinin bir kanıtı niteliğindeydi. 1998 yılında piyasaya çıkan “Inquisition Symphony” adlı bu albüm, öncekinden sert bir tarza sahipti. Grup, bu çalışmayı sunduğu turne kapsamında İstanbul ve Ankara’da da konserler verdi.

Avrupa’da gösterime giren ve başrollerini Jason Patric, Ben Stiller ve Nastassja Kinski’nin paylaştığı “Your Friends and Neighbours” filminde, ilk albümden üç parçaları kullanılan grup, böylece ilk ’gümüş ekran’ denemelerini de yapmış oldu. 2000 yılı çıkışlı “Cult” albümü ise Eicca Toppinen’in besteci yönünün gitgide geliştiğinin göstergesiydi.

Sonrasında grubu, Şebnem Ferah’ın “Perdeler” şarkısına eşlik ederken dinledik. Ferah’ın albümünde biri orijinal, diğeri Apocalyptica düzenlemesi olan iki sürüm yer aldı. Bu arada grupta eleman değişiklikleri de oldu. Antero Manninen’in yerini Helsinki Flarmoni Orkestrası’nın metalci çello sanatçısı Perttu Kivilaakso alırken Max Lilja gruptan ayrıldı.

Kayıt firması Universal bu dönemde boş durmayarak son albümleri olan “Cult”ın çift cdlik özel baskısını piyasaya sürdü. Sunulan özel çalışmada, “Cult” albümündeki çalışmaların yanısıra; Guano Apes solisti Sandra Nasic’in vokal yaptığı “Path Vol.2″ ve Farmer Boys’dan Matthias Sayer’in sesiyle eşlik ettiği “Hope Vol.2″ ile “Harmageddon”, “Nothing Else Matters” ve “Inquisition Symphony”nin canlı kayıtları da yer aldı.

“Vidocq” adlı filmde müzikleriyle yer almaları, durgun oldukları bu arada dikkat çeken çalışmalarından biriydi. Antero Mannien’in de ayrılması ldağılma korkusu yaratsa da grup sessiz sedasız çalışmalarına devam etti. Beklenen “Reflections” albümünde, usta davulcu Dave Lombardo’nun da konuk olarak yer alması herkes için tam bir sürpriz oldu. Tamamı kendi bestelerinden oluşan 10 Şubat 2003 çıkışlı bu albümleriyle yeni bir tarzı, çello-rockı yarattıklarını belirten grup üyeleri, sürekli gelişerek yollarına devam ediyorlar. Eğitimli oluşlarının yarattığı farkı koruyan, çalışkan ve özgün çizgileriyle…

Autumn Tears

1995’in Eylül ayında kurulan Amerikalı grup Autumn Tears’ın tarzı gerçekten inanılmaz.. Barok/Gotik dediğimiz bu tür, insanı başka alemlere götürüyor.. Kilise müziğini andıran melankolik, depresif ve romantik müziğin içinde hüzün kokan sözler… Etkileyici öyle değil mi?

Grup, iki bayan ve bir erkek olmak üzere üç kişiden oluşuyor. Vokalde Erika, klavyeler ve geri vokalde Ted ile müzik dünyasına adımını atan Autumn Tears, 1995’te stüdyoya girdi ve çalışmalarına başladı. İlk albüm 1996’nın Nisan ayında CD formatında çıktı. “Love Poems For Dying Children: Act I” (Ölen Çocuklar İçin Aşk Şiirleri: Sahne 1) adlı çalışma büyük beğeni topladı ve gruba güç verdi. Dinleyiciler yalnızlığın ve hüznün şiddetli duygularını bu albümle hissettiler. Listede eski şarkılar, klasik müzik eserleri ve çağdaş sanatçıların çalışmaları yer alıyordu.

1997 baharında çıkan “The Garden of Crystalline Dreams” (Kristal Rüyaların Bahçesi), ilk albümün devamı gibiydi. Bir başka deyişle bu çalışmaya, “Love Poems For Dying Children: Act II” adını da vermek mümkün. Grup, üçüncü albümün çalışmalarına tam başlayacakken bir vokal sorunuyla karşılaştı ve Erika’nın yerini yeni vokalist Jennifer LeeAnna aldı. Erika ise grubun müzikal düzenlemelerini yapma görevini üstlendi. 1998 yılında bir kayıt daha bitirildi. Bu albüm “The Intermission” (Ara) adını taşıyordu ve konser çekimi niteliğindeydi. Yani Jennifer’in yer aldığı ilk konser kaydıydı.

1999 yılının Temmuz ayında “Absolution” (Günah Çıkarma) isimli yeni bir albüm raflardaki yerini aldı. Şarkıların Claudia Lingstädt Kukulka tarafından yazıldığı “Absolution”ın, “The Never” (Asla) parçasında yalnız Jennifer’ın vokal yeteneklerine yer yer verildi. “The Dance” (Dans) adlı parçada Fransız şiirleri kullanılmış ve böylece müziklerinde farklı bir yaklaşım sergilemişlerdir. 2000 yılında çıkan “Winter And The Broken Angel” (Kış ve Kanadı Kırık Melek) da, tıpkı ilk iki albümde olduğu gibi bir devam çalışması özelliği taşıyordu. Bu albüm, Erika ve Jennifer’ın beraber vokal yapmış olması açısından da önemlidir.

2001’e gelindiğinde grup, çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyordu. Sırada, farklı isimlerin ve enstrümanların kendilerini gösterdiği “Eclipse” (Tutulma) albümü vardı. Bu albümde emeği geçen sanatçılar; flütte Terran Olson, klasik gitarda Greg Ball ve Jennifer ve Erika’nın yanında vokal yapan Laurie Ann Haus idi. Ayrıca “Eclipse” albümü, Autumn Tears’ın teknik ve orkestral yönü en kuvvetli çalışması oldu.

Abigor


Abigor, 1993 ortalarında P.K. ve T.T. tarafından kurulduktan sonra “Tharen” olarak bilinen vokalist “Rune” guruba dahil olur. Aynı yıl, ilk iki demoları “Ash Nazgh” ve “Lux Devicta Est”i kaydederler. Şubat 1994’te “Promo Tape II/94″ ve Mart ayında son demoları olan “Moonrise”ı çıkartırlar. “Moonrise”ın kaydından sonra Tharen gruptan ayrılır ve yerine Silenous dahil olur. Silenous vokale geçtikten sonra “Hate & Sin” adında bir demo daha çıkarırlar ve daha sonra Napalm Records ile anlaşmaya varırlar.

Haziran 94’te Abigor, ilk albümü “Verwüstung / Invoke The Dark Age” ile black metal sahnesinde adını duyurmaya başlar. Kasım 1994’te konsept albümleri “Orkblut - The Retaliation” kaydedilir. Bir yıl sonra ise “Shadowlord” isimli eski demolarından birinde yeralan şarkıyı Napalm Records’un toplama albümlerinden olan “With Us Or Against Us Vol.1″ (”Bizimle ya da Bize Karşı”) için tekrar kaydederler. 1995 ilkbaharında Abigor elemanları, “Nachthymnen (From The Twilight Kingdom)” isimli albümlerini kaydetmek için tekrar stüdyoya girerler. Bu albüm grubun gerçek kapasitesini gösterdiği ve en karanlık atmosferin yansıtıldığı çalışma olarak nitelendirilir. Aynı yılın Kasım ayında “Opus IV”ün ilk bölümü olan “Horns Lurk Beyond The Stars”ın kayıtlarına başlanır. Mayıs 1996’da “Blut Aus Aeonen”, “Opus IV” ün ikinci bölümüde kaydedilir ve sonuç olarak “Opus IV”, aynı yılın Temmuz ayında piyasaya sürülür.

Bu albümle Abigor bir adım daha ileri gitmiştir. Gelişimini, daha agresif ve teknik yapıdaki albümleriyle sürdürecektir. 1997 Haziranında “Apokalypse” kaydedilir. İki günde tamamlanan kayıtlar sonucunda bu albüm, Abigor’un black metal felsefesine bağlı kaldığı en sert albümlerden biri olmuştur. Kasım 1997 ve Haziran 1998 tarihleri arasında “Supreme Immortal Art” kaydedilir. Albüme gösterilen yoğun ilgiden dolayı bir süre sonra “Structures Of Immortality” adıyla 500 kopya hazırlanır.

1998’deki son çalışmaları, eski demolarındaki parçaları içeren bir albüm olmuştur. “Kingdom Of Darkness”, “Eye To Eye At Armageddon”, “Diabolic Unity”, “Midwintertears” gibi çalışmaların yer aldığı albüm, Napalm etiketiyle sunulmuş ve bu çalışmayı, 1999 Martında gelen “Channeling The Quintessence Of Satan” izlemiştir. Kayıt döneminde Silenius kişisel sorunları yüzünden gruptan ayrılır ve vokalist olarak gruba Thurisaz dahil olur. Yeni albüm 17 Mayıs 1999’da aynı şirketten piyasaya sürülür. Abigor, tarzını ve benliğini korumayı başarmıştır. 8 Mayıs 1999’da Dwell Records için Slayer’dan “Crionics” ve bir süre sonra Kreator’dan “Terrible Certainty” adlı parçalar için cover çalışması yaparlar.

2000 yılının Nisan ayında Napalm Records’la yeniden anlaşılır ve “Satanized” isimli albümün çalışmalarına başlanır. Bir ay sonra T.T. kişisel problamleri vediğer grup elemanlarıyla anlaşamaması nedeniyle gruptan ayrılır ve yerine Avusturya’da başarılı işler çıkaran davulcu Moritz Neuner gelir. Aynı yılın Ağustos ayında, “Shadowlord” ve “Crimson Horizons” adlı iki cover parça içeren “In Memory” isimli MCD çıkar. Albümde ayrıca stüdyo düzenlemesi olan “Verwüstung” yer alır. Ve Kasım 2000’de “Satanized (A Journey Through Cosmic Infinity)” Tonstudio Hörnix’de kaydedilerek Mart 2001’de piyasaya sürülür.

Wicca


Kadro:
Olymp a.k.a. Pädde - vokal
Robby Schmidt - gitar
Martin Schlegel - gitar
Angus - bass
Mario - davul

Biyografi:
Wicca 1985’de Almanya’da kuruldu. İlk dönemde zamanın büyük cogunluğunu studyoda sarkı yazarak geciren grup 3 sene içerisinde 2 demo (For those who love us, for those who hate us, Speed enforces) ve bir albüm (Splended Deed) kaydetti. Accuser, Risk ve Rage gibi gruplarla konserlere cıkan grup istenilen imkanların yaratılamaması nedeniyle dağıldı.

Uzun zamandan sonra tekrar bir araya gelen grup Splended Deed albümünü tekrar düzenleyerek müzik dünyasına geri döndü. Bir röportajda Robby (gitar) parmaklarının artık eskisi kadar hızlı olmadıgını belirtse de grubun dönüşü hayran kitlesini heyecanlandırmışa benziyor. Demoları dinleme fırsatım olmadı fakat Splended Deed albümü mutlaka arşivde bulunmalıdır.

Warbringer

Ülke: Amerika
Şirket: Century Media
Kuruluş Yılı: 2004
Tür: Thrash
Site: http://www.myspace.com/warbringer
Durum: Grup su an aktif bulunmakta

Albümler:
2004 demo
Demo, 2004
Born of the Ruins
Demo, 2005
One By One, The Wicked Fall
EP, 2006
War Without End
Full-length, 2008

Kadro:
John Laux - Gitar
John Kevill - Vokal
Ryan Bates - Davul
Andy Laux - Bass
Adam Carroll - Gitar

Biyografi:
Califonia'lı grup Warbringer müzik piyasasına adımını 2004 yılında attı.Vokal John Kevill grup kurma sevdasıyla yanıp tutusurken ilk olarak John(gitar) ve Andy(bass) Laux'le tanıştı. Sonrasında Ryan Bates(davul) ve Adam Carroll' u(gitar) da gruba dahil etti. Fakat John(vokal),Adam ve Ryan 'Zombie' adında Warbringer'a paralel olarak giden farklı bir grupta daha çalışmaktalardı. Başlarda davulda yer alan Adam sonrasında gitara gecti ve aslında hazır olan kadro enstruman paylasımında ortak bir nokta bularak 2004 ve 2005 yılında olmak üzere iki demo kaydetti.

Grup Onslaught ismiyle kuruldu fakat İngiliz grubu duymamış olacaklar sonrasında isim değişikliğine gitmek zorunda kaldılar. Yazdıkları parcaların genelde savaş konulu olması nedeniyle Warbringer ismini aldılar.(Onslaught u duymamış olmaları da ilginç).

Yapılan müziğin thrash dısında farklı tarzlarla etkileşimde oldugu söylenebilir. Bu konuya John kevill bir röportajda şu şekilde değiniyor: 'Sadece thrash'e değil diğer tarzlara da ilgi duyuyoruz. Death, power, black,speed, doom gibi farklı tarzları dinleyip, thrashle uyumlu birşeyler görürsek, renk katmak amacıyla müziğimize dahil ediyoruz'.

Toxic Holocaust şovunda Century Media nın ilgisini çeken grup 2006'da 'One by one, The Wicked Fall' adında bir EP cıkardı. Kendileri için bir etiket arayısına giren grup Metal Blade ve Century Media ile yapılan görüşmeler sonucu Century Media'da karar kıldı ve 5 subat 2008'de 'War Without End' albümünü piyasaya sürdü.EP'deki bazı parcaları albüme dahil eden grup genel olarak iyi eleştiriler aldı ve şu anda Exodus,Nile gibi gruplarla cıkılan turlar kapsamında hayran kitlesini arttırma cabasında.

2004 Demo
1.Death And Glory 05:13
2.Onslaught 03:33
3.Screaming For Blood 05:22
4.Take Cover 04:03

Born of the Ruins
1.Onslaught 03:55
2.Unseen Terror 03:09
3.Screaming for Blood 05:12
4.Born of the Ruins 03:59

One By One, The Wicked Fall
1.Total War 04:15
2.Shoot To Kill 03:10
3.Hell On Eart h03:23
4.Road Warrio r03:48
5.Beneath The Waves 03:43


War Without End
1.Total Wa r 04:30
2.Systematic Genocide 03:49
3.Dread Command 02:52
4.Hell On Earth 03:17
5.At The Crack Of Doom 03:40
6.Beneath The Waves 03:49
7.Instruments Of Torture 03:36
8.Shoot To Kill 03:13
9.Born Of The Ruins 03:46
10.Combat Shock 03:52
11.A Dead Current 03:02

Virgin Black

Virgin Black, Avustralya asıllı bir Gothik Doom-Senfonik Metal müzik grubudur. Özellikle atmosferik, melodik ve duygusal tarzları ile yaptıkları müzik dalında sağlam bir dinleyici kitlesine ulaşmaktadırlar.

Geçmişleri
Sayısız festival ve müzik turunda yer almışlardır. Bunlar sayesinde ünlerini duyurmuş ve çok fazla demo yayınlamadan ünlü bir grup haline gelmişlerdir. Başarilarında sahne aldıkları diğer gruplar kadar kendi özgün müziklerinin de payı büyüktür. Keman, flüt ve kontrbas gibi klasik müzik enstrümanlarını sık sık müziklerinde kullanırlar. Özellikle birinci ve ikinci albümleri olan Sombre Romantic ve Elegant and Dying albümlerinde bu enstrümanları konuk sanatçılar ile müziklerine çok iyi kaynaştırmayı başarmışlardır. Grup şimdi bir Requiem üçlemesi üzerine çalışmaktadır, bunlar sırasıyla Requiem Piannissimo, Requiem Mezzo Forte ve Requiem Fortissimo olacaktır. Pianissimo Adalaide Senfoni Orkestrası eşliğinde hazırlanmış tam bir klasik müzik albümüdür. Mezzo Forte ise grubun daha önceki albümlerine yakın bol klasik müzikli bir gothik doom/senfonik metal sentezidir. Fortissimo ise Doom/Death bir tarza sahip olacaktır.

Grup üyeleri:
Rowan London
Samantha Escarbe
Grayh
Luke Faz

Ayrılan üyeler:
Dino Cielo
Craig Edis
Ian Miller
Aaron Nicholls
Brad Bessel
Kelvin Sugars
Graham Billing
Daniel Bushby

Albümleri
Virgin Black (1995) (demo)
Trance (1998)
Sombre Romantic (2000, 2001)
Elegant... and Dying (2003)
Requiem - Mezzo Forte (2007)

Unleash




Ahmet : Gitar
Berke : Vokal & Lead Gitar
Doğuş : Bas
Emre : Davul

Unleash (Death Thrash)

Chapter I

Unleash 2006 yazında Aydın / Kuşadası'nda kuruldu. Gruptan geriye kurucu elamanlardan sadece Ahmet Gezer kaldı. Bir suskunluk döneminin ardından bulunduğu şehirde elaman arayan Ahmet'in kendinden başka kimsesi olmadığını anlaması ile İnternet yardımıyla parçalar üretebilen bir grup fikri doğdu. Eleman arayışı için ilan vermesi sonucu ilk olarak Ünsan Özata ile temasa geçildi. Ünsal Unleash'in yanında kendi Grubu ONE MORE LIE'ın kurucu elemanı ve basçısıdır.

Ünsal ile birlikte hazırlanan alt yapıların üzerine gruba vokalist olarak giren Noyanın vokalleri eklenince proje tamamlandı ve yayına hazır hala geldi. Şarkıların kayıtları herkesin kendi evinde oluşturuldu daha sonra Ahmet'e İnternet aracılığı ile yollanan kayıtlar 2 hafta süresince mixlendi. Kısa yazışmalardan sonra grup demonun ücretli olması yerine internetten ücretsiz indirebilmesinin en doğrusu olduğuna kanaat getirdi.

'Unleash - The New Constitution demosu' yayınlandıktan hemen sonra yerli ve yabancı dinleyiciler tarafından yoğun ilgi gördü. İnternetten indirilebilen demo kısa süresi içerisinden 10.000'nin üzerinde kullanıcı tarafından download edildi. Bu süre zarfında Unleash hala bir proje grubu olarak çalışmaktaydı ama bunun değişmesine az kalmıştır..

Chapter II

Kısa süre içerisinde projeyi gerçek bir grup haline çevirme çalışmaları başladı ve ilk olarak şu anki vokal/gitar Berke Aydemir ile anlaşıldı. Berke ile uyum süreci çok kısa bir sürede atlatıldıktan sonra, davullar eski grubundan arkadaşı Burak Sonra teslim edildi. Grubu tamamlamadan çalışmalara başlamak istemeyen 3'lü uzun bir süre istedikleri basçıyı aradı, tesadüfen bir ilan'da tanıştıkları Mert Yıldız ile anlaşıldı ve prova süreci başladı.

Bu süreç içerisinde ' The New Constitution' demosunu yeniden yeni ekiple düzenlenmiş bir halde yayınlandı. Provalardan alınan olumlu sonuçlardan sonra konserlerde başladı. İlk konserini 24 Ağustos 2006'da BARISAROCK festivalinde verdi. Bu konserden sonra Mert Yıldızla yaşanan müzikal ayrılıklar sonucu gruptan ayrıldı.


Chapter III

Grup bir süre basçı arayışına girdikten sonra yeni basçıları Doğuş ile anlaştılar yeni demo ve konserler öncesi gruba yeni bir enerji ve bakış açısı getirdi. Çok kısa süre sonra 2.Konser Befrock 6 Metal Fest'e sahne alan grup yeni demo 'Wake'inde çalışmalarına başladı.Wake Demosunun çalışmaları sırasında grup içi problemlerden dolayı davulcuları Burak ile bir anlaşmazlığa düştüler bu bir ayrılıkla sonuçlandı.Yeni demonun kayıtları yeni davulcuları Emre ile birlikte devam etmekte.

http://www.unleashband.com/
http://www.myspace.com/unleashtr

Triosphere

Ida Haukland - Vocals/ bass
Marcus Silver - Guitars
Ørjan Aare Jørgensen - Drums
Tor Ole Byberg - Guitar

Triosphere 2004 yılında bass-vokal Ida Haukland ve gitarist Marcus Silver tarafından kuruldu.Eleman arayışında titiz davranan grup,seçimini 6 ay gibi bir sürede tamamladı.Gruba ilk olarak Ørjan Aare Jörgensen(davul) alındı.Bu şekilde bir süre devam edildi ve 2. bir gitarist gereksinimiyle Tor Ole Byberg(ritm gitar) 2006 yaz sonlarına doğru gruba dahil oldu.Abüm çalışmalarını tamamlayan grup aynı yıl içerisinde "Onwards" albümüyle müzik piyasasına girdi.Albüm çıkışıyla birlikte yoğun ilgi gördü.Wasp ın da desteğiyle dünya turuna çıkan grup dinleyici kitlesini genişletme imkanı buldu. Grubun deneyimli müzisyenlerden oluşması şüphesiz müziğe de yansıdı.Vokal , gitar ve davul performansları akılda yer edecek kadar etkiliydi.Grubu ilk dinlediğimde vokalin Dio'ya benzerliği dikkatimi çekmişti.Araştırdığımda vokalin bayan olması beni şaşırtmadı değil.Bu aşamadan sonra benzerliği White Skull'ın Frederica De Boni'li zamanları olarak değiştirdim.Uzun zamandır bu kadar iyi bir bayan vokal dinlemediğimi de belirteyim.Albüme değinecek olursam;"Onwards" oldukça hareketli bir albüm.Parcanın intro niteliğindeki Onwards Part 1 dan sonra gelen Onwards II veTrinity benim favorilerim.Son parçanın belli bir bölümüne kadar albüm temposunu yitirmiyor.Bütün parcalardaki teknik gitar ve davul kullanımının yanısıra güçlü sololar ve daha önce de belirttiğim vokal performansı albümü tadından yenmez bir hale getirmiş.Son parcanın(Onwards Part III & IV) ikinci yarısına kadar hızını kaybetmeyen albüm bu bölümde yerini piyanoya bırakıyor ve albümle beraber siz de bir dinlenme evresine giriyorsunuz.Albümün tüm yorgunluğu bu bölümde atılıyor diyebilirim.Tarzlarını Heavy Metal olarak ifade edebileceğimiz grup ,müziğinde power ve progressive öğelere de yer vermiş. Heavy metal severlerin mutlaka dinlemesi gereken bir grup.

Speed Kill Hate

Overkill'ın son dönemde yaptığı çalışmalar eski albümlerdeki tadı vermiyordu.Gitarist Dave Linsk'in grup için düşündüğü parcalar albümlerde yer alamaz hale gelince, bu parçalar yine Dave'in önderliğinde kurulan Speed Kill Hate grubunda bir araya getirildi.Baterist Tim Mallare ve Dave bir araya gelip birkaç deneme yaptıktan sonra müziğin Overkill'de yapılandan farklı bir yöne kaydığını gördüler.Bundan sonra yapılması gereken, gruba bir bass ve vokal alarak kadronun tamamlanmasıydı.Derek Tailer(bass) ve Mario Frasca(vokal) in de dahil edilmesiyle kadro tamamlandı.2005'in nisan ayında ilk albümleri "Acts Of Insanity" cd-marketlerde yerini aldı.Grup tarzını "old school thrash" olarak belirlemişti.Yapılan müzik klasik thrash özellikleri taşırken ,death metal öğelerinin de eklenmesiyle daha agresif bir hale geldi.Bu agresifliği kimi dinleyiciler "thrashcore" olarak yorumladı.Dave'in albüm hakkındaki yorumu ise şu şekilde;"Kesinlikle,herkesin düşüncesi farklıdır.Bu en fazla hangi müzik türünü sevdiğinize bağlıdır.Eğer "klasik old school thrash" seviyorsanız "Walls Of Hate" size göre.Eğer daha çok Slayer seven kesimdenseniz elimizde "Face the Pain" var.Ben en çok diğerlerinin bir sentezi niteliğinde olan "Setting me Off"u seviyorum.Her parçada farklı birşeyler oluyor,dinleyici herbirine odaklanıp kendisi için en iyi olana karar verecek."Dave'in yorumu oldukça yerinde olmuş diye düşünüyorum.Ayrıca albümde dikkat çeken bir diğer parça ise "Violence Breeds"."Hey!! Are you ready!!" gibi tabiri caizse dinleyiciye gaz vermeyi amaçlayan bir nakarata sahip, ve müziğin de bunu cok iyi desteklediği bir parça.Headbanger arkadaşların kafalarını koparmamaları için hiçbir engel yok kısacası.Speed Kill Hate şu an için yeni bir albüm hazırlığında.Fakat kadroda birkaç değişiklik yapıldı.Baterist Tim Mallare ve vokal Mario sırasıyla yerlerini Tony Ochoa ve Bob Barnack'a bıraktılar.Grubun yaptığı açıklama, yeni çıkacak albümün diğeriyle aynı özelliklere sahip ve daha sert olacağı yönündeydi.Dinleyiciler de bu albümü merakla beklemekteler.Thrash sevenlerin mutlaka dinlemesi gereken bir grup diyerekten bitirelim.

Skid Row


90'larda tüm dünya gençlerinin diline pelesenk olmuş parçalarıyla, müzik dünyasına yeni ve asi bir soluk getiren adamlar...
Her güzel şeyde olduğu gibi onların sonuda çok iç açıcı değil...
Yaşanılması, yaşatılması gerekli olan duygular için kesinlikl dinlemeye, tanımaya, öğrenmeye değer bir topluluk...

Skid Row 1986'da New Jersey'de Dave Sabo (snake) ve Rachel Bolan tarafından kuruldu. 1987'de efsane kadrolarını oluşturmuşlardı ;

[vokal : sebastian bach
gitar : dave sabo
gitar : scotti hill
bas : rachel bolan
davul : rob afusso ]

Bir kaç yıl bar ve kulüplerde çaldıktan sonra, Dave Sabo, Atlantic Records ile grup adına bir anlaşma imzalamayı başardı. 1989'da ise self titled albümleri "Skid Row" çıkmıştı. Bu albümde; "18 & life", "I remember you", "sweet little sister" ve uzun yıllar boyunca listelerde en üst sıralarda kalmış, gençliğin adeta bir marş haline getirdiği "Youth Gone Wild" gibi mükemmel parçalar vardı...

1991'de topluluk ikinci albümleri olan "Slave To The Grind" ı çıkardı. Bu albüm basının onca eleştirisine rağmen listelere birinci sıradan giren İLK metal albüm olmuştu. İkinci stüdyo çalışmalarında yer alan "In A Darkened Room", "Quicksand Jesus", albüme adını veren parça "Slave To The Grind" , "Wasted Time", ve "Monkey Business" defalarca dinlemeye değer parçalardı... Bu albümden sonra Pantera ve Guns 'N Roses ile dünya turnesine çıktılar...

Uzun süren turnenin ardından her şeyiyle sansasyon olan grup bir kaç yıl sessizliğe bürünecekti. Bu süre içinde stüdyo çalışmalarına ağırlık veren topluluk, 1995'te "Subhuman Race" ile sessizliğini bozmuştu. Fakat her zamanki gidişatın dışında bu albümün yıldızı diğerleri kadar parlayamamıştı, albümde her ne kadar "Beat yourself blind", "Frozen", "Into another" gibi sevilesi parçalar olsa da... Başarısız sayılan bu albümün ardından Sebastian Bach grupla yollarını ayırmıştı. Daha doğrusu; grup, Sebastian'ın sorumsuzluğu, aşırı asi hareketleri ve sansasyonel olayları nedeniyle gruptan ihraç etmişti. (Her ne kadar sonradan köpekler gibi pişman olsalarda.)

Doksanların sonuna doğru grup yeniden toparlanmaya başlamış, Sebastian'ın yerine "Johnny Solinger"i, davulda ise Rob'un yerine "Phill Varone" 'ı almışlardı. Topluluk yeni haliyle KISS'ın "elveda" turnesinde açılış grubu olarak sahne almış ve 2002'de "Rock Never Stops" turnesine de katılmışlardır..

2003'te Sebastian'sız ilk albümleri, normalde 4. stüdyo çalışmaları olan "Thickskin"i tamamladılar.
Sound olarak eski haliyle en ufak bi alakası kalmayan topluluk, 2006'da "Slave To The Grind"ın prodüktörlüğünü yapan Michael Waganer ile üstünde çalıştıkları son albümleri "revolutions per minute" ı çıkardı. (Tam bir hüsran.)

Topluluğun Güncel Kadrosu :

vokal : johnny solinger
gitar : dave sabo
gitar : scotti hill
bass : rachel bolan
davul : phil varone

Diskografi:

1989 - Skid Row
1991 - Youth Gone Wild/Delivering the Goods (Demo)
1991 - Slave to the Grind
1992 - B-Side Ourselves (EP)
1995 - Subhuman Race
1998 - Forty Seasons (Best Of)
2003 - Thickskin
2006 - Revolutions Per Minute

Grubun resmi web sitesi : www.skidrow.com

    .kafasına göre takılan bir kamyon insanız.

    .